Dataset Viewer
Auto-converted to Parquet Duplicate
başlık
stringlengths
11
120
link
stringlengths
28
146
içerik
stringlengths
331
21.6k
Araştırma: İnternette yanlış bilgiyle başa çıkmanın 10 yolu
https://teyit.org/teyitpedia/internette-yanlis-bilgiyle-basa-cikmanin-10-yolu
*Bu içerik " İnternette yanlış bilgiyle başa çıkmanın 10 yolu " başlığıyla Journo tarafından 19 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanmıştır. 13 Mart Ankara saldırısından sonra olduğu gibi , özellikle toplumsal duygu patlamalarının yaşandığı dönemlerde yurttaşlar (kullanıcılar) da en az haberciler kadar sadece doğru olan bilgiyi yayma sorumluluğu altında. Çoğumuz çok takipçisi olan ünlülere, bilindik gazetecilere ve neredeyse bütün arkadaşlarımızın paylaştığı şeylere (e bu kadar kişi paylaştıysa) inanma eğilimindeyiz. Ancak doğru bilgi hangi şartlarda ve nasıl yayılıyorsa, yanlış bilgi de öyle yayılıyor. Pek çok yanlış bilgi de olaylara verdiğimiz duygusal tepkiler nedeniyle yaygınlaşıyor. İnternetteki bir bilgiyi paylaşmadan onun doğruluğundan emin olun. Her şeyden şüphelenin. Kuşku bir çeşit refleks. Bu refleksi ne kadar çok çalıştırırsanız, yanlış bilgiyi tespit etme şansınız o kadar kuvvetlenir, örümcek hisleriniz güçlenir. Bir araç kullanmadan bile neyin doğru neyin yanlış olduğunu tahmin edebilir hale gelirsiniz. Ayrıca internette paylaştığınız, yaydığınız bilgi insan hayatını etkileyecek (bunu yalnızca fiziksel bütünlük olarak düşünmemek, psikolojik hasarı da dikkate almak gerekiyor) önemdeyse yüzde 100 emin olmadığınız şeyleri görmezden gelin. Çok yakın bir arkadaşınız söylemiş, paylaşmış bile olsa gözünüzle görmediğinize inanmayın. 13 Mart Ankara saldırısından sonra KCK’nın yaptığı açıklamaymış gibi yayılan bu haber, aslında patlamadan iki gün önce BirGün’ün websitesinde yer almış ve 17 Şubat patlaması hakkındaydı. Haber sitelerinin stratejilerini haber vermekten ziyade tık çekmek üzerine kurguladığını unutmayın. Okuduğunuz haberlerin tarihlerini mutlaka kontrol edin. Gündemle ilgili olabilecek ancak eski tarihli bir haber tık çeksin diye dolaşıma sokulmuş olabilir. Eski tarihli bir haberi yeniymiş gibi yaygınlaştırmak da internette yanlış bilginin dolaşıma girmesine sebep olur. Bir olayın “daha önceden yaşanmış olması” ve “gerçek olması” onun tarihinin eski olduğu ve başka bir olaya ait olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. CNN Türk’ün 19 Mart 2016’da İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen patlamaya ait olduğunu iddia ettiği bu fotoğrafı Google’da aratarak işe başlayabilirsiniz. Her gün kullandığımız bu aracı iyi bildiğimizi düşünürüz. Ancak Google ’ın çok fazla bilinmeyen bazı özellikleri internette arama yapma ve aradığımızı bulma yeteneğimizi güçlendirebilir. Bunlardan en önemlisi belki de Google Görsel Araması ’dır. Google anasayfasının sağ üst kısmında Görseller yazar. Bu linkten Google’da görsel aratabilirsiniz. Arama çubuğundaki fotoğraf makinası ikonuna tıklarsanız, elinizdeki bir görseli de Google’a sorabilirsiniz. Böylece Google elinizdeki görsele en yakın sonuçları internette arayarak bir fotoğrafın daha önce kullanılıp kullanılmadığına dair size en sağlam bilgiyi vermiş olur. Eğer tarayıcı olarak Google Chrome kullanıyorsanız sosyal medyada gördüğünüz bir fotoğrafa sağ tık yapıp, “Görsellerde ara” seçeneğine tıklayarak, tek tıkla görseli Google’da aratabilirsiniz. Her fotoğraf arkasında bir iz bırakır. EXIF ile dijital fotoğrafların arkasında yazan verileri kastediyoruz. Fotoforensics gibi araçlar ile bir fotoğrafın ne zaman, hangi cihazla, hangi açıyla, hangi ışıkla ve -eğer cihaz cep telefonuysa ve kamerası konum servislerini kullanıyorsa- hangi koordinatlarda çekildiğini bulabilirsiniz. Ancak Facebook, Twitter’a yüklenen fotoğrafların EXIF bilgisinin bu araçlar tarafından silindiğini unutmayın. Ayrıca EXIF kolayca manüpile edilebilen, değiştirilebilen bir bilgi. Bu yüzden yalnızca EXIF bilgisiyle bir fotoğrafı yüzde 100 doğrulamak imkansız. Edindiğiniz bir bilgi, gözünüzle görmediğiniz, kulağınızla duymadığınız sürece hiçbir zaman güvenilir değildir. Özellikle internette. Yanlış olduğunu düşündüğünüz bir bilgiyi bilinçli bir şekilde yayan kişiyi bulup onu soru yağmuruna tutarsanız, verdiği bilgi yanlışsa, çelişkili cevaplar vermeye başlayacak ve tedirgin olup sorularınızdan kaçmaya çalışacaktır. Bir tweet ekran görüntüsü yaratmak için Paint bilgisine bile gerek yok . Bu yüzden atıldığı varsayılan bir tweetin ekran görüntüsünü gördüğünüzde ilk yapacağınız şey bu tweeti attığı varsayılan kişinin profilinde tweet var mı diye bakmak olmalı. Eğer varsa, iddia edilen tarih ve saatte mi atılmış, kontrol edilmeli. Bu aşamadan önce lütfen kendi Twitter ayarlarınızda da bulunduğunuz ülkenin zaman dilimini kullandığınızdan emin olun. Bahçeli’nin YGS’ye girecek öğrenciler için attığı tweet başarısız bir montajla değiştirilmişti. Bir tweet silindiğinde çoğumuz onun tamamen ortadan kalktığını düşünür. Ancak eğer tweeti atıp silen kişi milletvekiliyse bu süreç öyle kolayca sonlanmaz. Politwoops ve Genel İzleyici gibi araçlar sayesinde milletvekillerinin sildikleri tweetlere, tweetledikleri ve sildikleri tarih bilgisiyle birlikte ulaşabilirsiniz. genelizleyici.com’dan bir ekran görüntüsü. Tık tuzağı olarak yaratılmış haber görsellerindeki bilgilere güvenmeyin. Bir haberin başlığını veya görselini sosyal medyada daha çok tıklansın diye paylaşan editör sizin kafanızda olmayan bir bilgi yaratabilir. Örneğin, başlığı “SON DAKİKA! Sınırda düşen 3. uçak” gibi bir linkin içinde ne tarz bir haber olduğuna ve tarihine bakmadan Türkiye’nin Suriye sınırında savaş riski olduğu izlenimine kapılmanız yanlışlıklara sebep olabilir. Bu örnekte, muhtemelen haberi başka kaynaklarda da okuduğunuzda, bahsedilen sınırın Türkiye’den kilometrelerce uzakta bir ülkenin sınırı olduğunu ve son 10 yılda 3. uçağın kaza sonucu düştüğünü okuyacaksınız. Tık tuzağı: Hacklenen ekranda “EKBER was here” yazıyor. Papiroom’da Yaşar Üniversitesi Parody isimli hesabın yayınladığı bu parodi haber, haber sitelerinde yer almıştı . Zaytung ve benzeri sitelerdeki mizahi unsurlar taşıyan haberlere dikkat edin. Bazı mizah zekası düşük siteler, gerçekle şakanın dozunu ayarlayamadığında haberin gerçek olduğu izlenimi daha çok uyanıyor. Bu yüzden mümkünse haberi okuduğunuz sitenin diğer haberlerine göz atın. Eğer hala emin değilseniz who.is gibi bir araçla websitesinin kime ait olduğunu ve hangi tarihte yayına girdiğini bulmaya çalışın. Hata yapmak yadırganacak ya da aşağılanacak bir durum değil. Herkes hata yapar. Ancak bunu sistematik hale getiren, provokasyon veya hedef gösterme için yanlış bilgi yayanları kara listenize alın, takipten çıkarın. Güvendiğiniz haber sitelerinden, gazetecilerden ve siyasetçilerden bir liste oluşturun. Listeniz 10 kişiyi geçmesin. Her kriz anında bu listeyi güncellemeye çalışın.
Araştırma: Yılın kelimesi post-truth nedir?
https://teyit.org/teyitpedia/yilin-kelimesi-post-truth-nedir
Bu içerik " 2016’nın kelimesi seçildi: Post-truth " başlığıyla Journo tarafından 18 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmıştır. Oxford Dictionaries , İngilizce’de 2016 yılının kelimesi olarak ‘ post-truth’ u seçti . ‘Post-truth’ bir sıfat olarak, ‘nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu’ şeklinde tanımlanıyor. Türkçe'ye ‘ gerçek-ötesi’ , ‘ gerçek-sonrası ‘ ya da ‘ post-olgusal’ şeklinde çevirmek mümkün. Post-truth bir kavram olarak son on yıldır ortalarda olsa da, kullanımın ilk olarak Brexit referandumu sırasında ciddi şekilde arttığı görülüyor. Asıl patlamayı ise, ABD başkanlık seçimleri sırasında ve sonuçlar açıklandıktan sonra yaşamış. En yoğun kullanılan hali ‘post-truth politics’ yani ‘post-olgusal siyaset’ şeklinde olmuş. Post-Truth kelimesinin kullanım sıklığı (son bir yıl için) 2016 yılında ‘post-truth’ teknik bir terim, marjinal bir kelime olmaktan çıkarak, ana akım medyada açıklaması verilmeksizin doğal bir şekilde kullanılmaya başlanmış. ‘Post-truth’ kelimesindeki post ön-eki, bu spesifik kullanımında, genel kullanımının aksine ‘bir olay ya da vak’adan sonra gerçekleşen’ anlamında değil, ‘önüne geldiği kavramın artık önemsiz ya da gereksiz kabul edildiği bir zaman ait’ manasında kullanılıyor. Yani, ‘post-truth politics’ dediğimizde, ‘ doğruların, hakikatlerin, olguların önemini yitirdiği bir dönem’ den bahsetmiş oluyoruz. ‘Post-truth’, bu güncel anlamında ilk kez 1992 yılında, Sırp asıllı Amerikalı Oyun Yazarı Steve Tesich’in The Nation dergisinde yayımlanan yazısında geçiyor. Post-truth kelimesinin bundan önceki kullanımları genelde ‘gerçek anlaşıldıktan, hakikat ortaya çıktıktan sonra’ anlamında olmuş. Kelimenin yaygın şekilde dolaşıma girmesi ise, Ralph Keyes’in 2004’te basılan kitabı The Post-truth Era ile olmuş.
Araştırma: Yanlış bilgi internette nasıl yayılıyor?
https://teyit.org/teyitpedia/yanlis-bilgi-internette-nasil-yayiliyor
*Bu içerik " Sosyal Medyada #KesinBilgi'nin Peşine Düşmek " başlığıyla Bainet.org tarafından 11 Ekim 2014 tarihinde yayınlanmıştır. Gerçeği savunmak her zaman istenen veya beklenen şey değil. Özellikle toplumsal çatışma ve tansiyonun arttığı durumlarda kimse gerçek veya doğrunun endişesine düşmüyor. Önemli olan herkesin kendi iddiasını güçlendirecek malzemeyi edinmesi. Gerçek olmayan şeylerin gerçekmiş ya da gerçeğe uygunmuş gibi sunulmasına sıkça rastlıyoruz ve bu rastgelişler gündem alevlendiğinde sıkıcı bir hale dönüşüyor. Dezenformasyon un bu kadar hızlı yayılmasının birçok sebebi var. En önemlisi Mutlu Binark’ın tabiriyle “benzerseverlik”. Yaygınlaşma zemini ise kimi zaman yaygın medya kimi zaman sosyal medya. Mevzu savunulan iddiayı güçlendirecek en ufak bir bilgi ortaya çıktığında onu yaymaksa, mecra farketmeksizin yanlış bilgi her yerden fışkırabilir. Fadira Vis The Conversation ’daki yazısında yanlış bilginin tıpkı kesin bilgi gibi yayılma gösterdiğini, online bilginin yaygınlaşmasına ilişkin yapılan araştırmaların viralliği işaret ettiğini ifade ediyor. Hangi bilginin ne kadar ve nasıl yayıldığına ilişkin kalıp oluşturmak çok güçse de yapılmış bazı sektörel analizler birkaç noktada ortaklaşıyor. Bu analizlerden biri Karine Nahon ve Jeff Hemsley’e ait. Çalışmaya göre internette neyin viral olup olmayacağına karar veren, ağın merkezine yerleşmiş “gatekeeper” (bekçi/kapıcı) kullanıcılar. Bu kullanıcıların davranışı sade kullanıcının doğrulama alışkanlığı ve duygusal tepkilerine göre şekilleniyor. Yani gatekeeper tarafından ortaya atılan bir iddia –kesinleşmemiş bilgi- gerçekten duygusal bir karşılığa temas ediyorsa doğrulanmadan da viralliğe erişebiliyor. Özellikle sade kullanıcının doğrulama alışkanlığı minimum düzeydeyse. Nahon ve Hemsley özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski savunma bakanı Donald Rumsfeld’in ekip şefi Keith Urbahn örneğini veriyor. Urbahn’ın Usame bin Ladin öldürüldüğünde attığı tek bir tweet, ABD Başkanı medyaya durumu duyurmadan çok önce viral olmuştu. Urbahn şüphesiz yaptığı iş dolayısıyla belli bir ağın merkezinde yer alıyordu. Türkiye’de ve öncelikle Twitter özelinde takipçi sayısı 20 binin üzerinde olan fenomenlerin, ünlülerin, siyasi aktörlerin veya habercilerin bu gatekeeper konumunda olduğu söylenebilir. Hitap ettsikleri kitleler farklı olsa bile takipçileri çoğunlukla politik duygusallıkla kendilerini kişiye yakın hissedenlerden oluşuyor. Ağın merkezine yerleşmiş bir diğer özne ise haber kuruluşları. Her haber kuruluşunun takipçi kitlesi, politik anlayışı farklı da olsa, kendi iddiasını güçlendirecek herhangi bir bilgi kırıntısı ortaya çıktığında dezenformasyon üretme konusunda ortaklaşabiliyor. Takipçinin ilgisini çeken bilginin, doğru olup olmadığını yeterince sorgulamadan haber yapan haber kuruluşlarını varsa allahlarına havale edip, son günlerde viral olan bir görsele değinmek istiyorum. Açıkçası doğruluğunu veya yanlışlığını yüzde yüz kanıtlayamadım. Ama burada tartışmaya değer bir örnek olduğunu ve Twitter, Facebook üzerinden etkileşime giren herkesin az çok değerli fikirler sunduğunu düşündüğüm için konuyu ele almaya karar verdim. Kaynak: Twitter Yukarıdaki fotoğraf Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’ndeki IŞİD protestolarına polis müdahalesi sırasında çekildi. Twitter ve Facebook’ta viral olmasının yanı sıra birçok haber sitesi de bu görseli “Polis okulu Tekbir ve Rabia işareti yaparak bastı” manşetiyle verdi. Polise yönelik son zamanlarda artan öfkenin, duygusal bir ön kabule ve dezenformasyona neden olduğu fikrindeyim. Açıkçası bu fotoğrafta gözükenin gerçekten iddia edildiği gibi Rabia ve Tekbir işareti olup olmadığına dair açıkça bir kanıt yok. Açıkça kanıta dayanmadığı için gerçek bilgi olma ihtimali de düşüyor. Buna rağmen bunun gerçek olmayabileceğini yine de tartışmak istedim ve sosyal medyada konuyu gündeme getirdim. Bunun “çevik kuvvetin komut işaretleri” olduğuna dair birçok tweet geldi, bunlardan ikisi aşağıda: @matakanfoca işareti yaparken bağrışıyoryar da bir yandan ekip numaraları ile. IŞİD’e bağlanacak bir şey değil. — fil (@Ruhidir) 9 Ekim 2014 @matakanfoca polis ayrılırken, kaldırımdaki kalabalığı dağıttıktan sonra sıraya girerken birkaç tanesinin 2 yaptığını gördüm.komut olmalı. — B. Serhat Savaş (@bserhat93) 9 Ekim 2014 Ayrıca Facebook’ta bir arkadaşımın gönderdiği şu videoda 00:56 ila 1:00 dakikalarına dikkat edildiğinde (elle 3 ve 5 yaparak temsil edilen bir örgütlenme yoksa) komut işaretlerini görmek mümkün (Yine aynı saniyelerde öndeki polis 3 numaralı ekibe 5 numaralı ekibin arkasına geçmesini söylüyor). Aynı videonun sonlarına doğru 1 numaralı ekibin düzen alışını da görmek mümkün. Asker olarak görev yapmakta olan bir vatandaş da Facebook’tan aşağıda yer alan görselin bulunduğu web sitesini gönderdi ve ordunun bu işaretleri kullandığını ama daha önce polisin kullandığını hiç görmediğini söyledi: Kaynak: Strategy Page Bunların yanında, geleneksel yöntemlerle görseli doğrulamaya çalışarak olay yerinde bulunduğunu belirten kişilere de işaretleri görüp görmediklerini sordum. Olay sırasında Cebeci’de olmasına rağmen bu el hareketlerini görmeyen, görmese de Tekbir işareti yapıldığını iddia eden de; orada olup el hareketlerini gördüğünü, bunların Tekbir ya da komut işareti olduğunu söyleyen de var. Nihayetinde ulaştığımız sonuç fotoğraftaki polislerin komut işareti yaptığına dair yüzde yüz bilgi sağlamasa bile Rabia ve Tekbir işareti yapıyor olmalarına dair bir kuşku ve şüphe uyandırdı. İki durumdan da tam emin olmadığımıza göre bilgiyi doğrulayamadık. O halde neden o “Paylaş” butonuna bastık? Sebep yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi gatekeeper kullanıcılara duygusal yakınlığımız. Sosyal ağlarda eşitlikçi bir yapının olduğu söylense de Twitter’da fazla takipçisi olanın az takipçisi olana doğru hiyerarşi oluşturduğunu ve kolayca manipüle edebildiğini inkar edemeyiz. Habercinin sorumluluğuna gelecek olursak; yukarıdaki videonun yer aldığı Gercekgundem.com haber sitesi bu videoyu detaylı izlemedi ya da polislerin Rabia ve Tekbir işareti yapmış olması ihtimaline kapılıp kolaycılığa kaçtı. Farketmez. Takipçisini dezenformasyonla manipüle etmeyi kolaylıkla başardı. Ana akım medyayı eleştiren her kurum ve kişinin doğru bilgi sorumluluğunu fazlasıyla üstlenmesi gerekiyor. Bir bilgiyi vermemekle bir bilgiyi çarpıtmak arasında fark neredeyse sıfır. Hatta ikincisinin daha günahkar olduğu bile tartışılabilir. Takipçi sayısı az ya da çok farketmeksizin, özellikle tansiyonun yüksek olduğu zamanlarda sosyal platformlarda bilgi paylaşan herkesin bilginin kesinliği konusunda hassas olması gerekiyor. Hangi tarafı tuttuğumuz, hangi siyasi konumda bulunduğumuz önemli değil. Önemli olan gerçeği savunmak ve gerçeğin yolundan ilerlemek. Hem, gerçeği bilenin ve iliğinde hissedenin, yanlış bilgiye neden ihtiyacı olsun ki? (MAF/NV)
Araştırma: Rusya'daki Trump yandaşlarından, Erdoğan destekçilerine: Troll ordularının işgali
https://teyit.org/teyitpedia/rusyadaki-trump-yandaslarindan-erdogan-destekcilerine-troll-ordularinin-isgali
*Bu içerik ilk kez " Invasion of the troll armies: from Russian Trump supporters to Turkish state stooges " başlığıyla The Guardian tarafından 6 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Kim olduklarını ya da görevlerinin ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey onlardan binlerce var bizler gibi davranıyorlar. Evde, özel ofislerde ya da metroda yanınızda oturuyor olabilirler. Sosyal medyayı kullanıyorlar, blog ve yorum yazıyorlar. Bazıları bu makalenin yorum kısmını bile ziyaret edebilir. Eğer paranız varsa kendinize bir troll ordusu kiralayabilirsiniz. 2011 yılında bir halkla ilişkiler firması olan Bell Pottinger , gazeteci olduğunu gizleyen muhabire "üçüncü parti blogları yaratıp sürdürebileceklerini" ve Vikipedi profillerine ve Google arama sıralamasına çeki düzen verebileceklerini söylüyor. Pazarlamanın, elbette sahte kitle oluşturma konusunda zengin bir geçmişi var. Örneğin, en azından küçük puntolarla da olsa tütün endüstrisi tarafından finansal olarak desteklendiğini itiraf eden "sigara içenin sesi ve arkadaşı" Forest . Fakat, sosyal medyayı manipüle etmek kamu yönetiminin de bir parçası haline geldi ve bu hükümetlerin nasıl kurulduğunu etkileyebilir. Yeni bir rapora göre Donald Trump 'ın internetteki en ateşli destekçilerinin Amerikalılar değil maaşları Rus Devleti tarafından ödenen Ruslar olduğu ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi Samantha Bee 'ye Nebraska'dan bir ev hanımıymış gibi davrandığını söyledi. Tahmini asker sayısı : 300.000 ila 2 milyon, çoğu yarı zamanlı. Odak konuları: Mükemmel yerel tesisler, demokrasi neden işe yaramaz, Tayvan. Wumao dang ya da "50 Cent Party" nin varlığı Çin'de bir sır değil ama zaten 2 milyon kişiyi gizlice maaşa bağlamak epey güç. Devletin sahip olduğu Global Times bile Changsha'nın parti ofisini ismin kaynağı olarak gösteriyor. Bu, işin 2010'da onaylandığı anlamına geliyor. İsim de 2004'te ayda 600 Yuan almanın yanı sıra her olumlu gönderi başına yarım yuan yani 50 cent almalarından geliyor. Bu tarihten sonra, Çin'de yandaşlara icraat övdürmek yerel hükümetler için trafik polisi almak gibi rutin bir haline geldi. Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre Çin otoriteleri internete yılda 448 milyon sahte yorum bırakıyorlar . Araştırmaya göre rejimi destekleyen 43.800 yorumun yüzde 99.3'ü çeşitli devlet kurumlarına mensup memurlar tarafından yapılıyor. Protestolar ve parti toplantıları gibi zor zamanlarda bu gönderilerde sıçrama yaşanıyor. İlginç bir şekilde bu yorumların çok azı, katı anlamda trolleme sayılabilir. İnanmayanlara saldırmak yerine şüphecileri olumlu mesaj seliyle meşgul etmeye ya da konuşmayı zekice başka bir yöne çekmeye odaklanıyorlar. Birçok işte olduğu gibi bu işte de bazıları gülünçlük derecesinde kötüler. Ocak 2014'te quartz.com 'un haberine göre bu maaşlı yandaşlar Ganzhou şehrinden bir parti sekreterinin katıldığı soru-cevap programının forumlarında aynı soruyu defalarca kopyalayıp yapıştırdı. Fakat, iki yıl önce, Ai Weiwei, sofistike yöntemler kullanan 26 yaşında anonim bir kişiyle röportaj yapmıştı. Genç adamın, ailesinin ne iş yaptığını bilmediğini ve internetteki yorumların yüzde 10 ila 20'sinin 50 Cent Partisi tarafından yapıldığını belirtiyor. Kendisi bir forumda farklı kimlikler oluşturup bu kimlikler arasında tartışmalar yarattıklarını, böylece her zaman baskın sesin hükümetin sesinin olmasını sağladıklarını iddia ediyor. Başka bir taktik ise bilerek provakatif davranıp halkın öfkesini otoriteden uzaklaştırıp kendilerine yönlendirmek. Genç adam durumu " Bazen kişiliğim bölünmüş gibi hissediyorum. Bunu seviyorum ya da sevmiyorum diyemem. Sadece her gün yapılacak daha fazla şey var. Bu da her ay daha fazla harçlık demek, bu kadar," şeklinde açıklıyor. Illustrasyon: Joe Magee Tahmini asker sayısı : Birkaç bin. Odak konuları : Putin ve Trump'ın harika, muhalefetin yozlaşmış olması, Barack Obama'nın feminenliği ve NATO'nun Putin'i devirmeye çalışması. Donald Trump'ın Twitter'la tanışmasından çok önce, Rusya troll fabrikalarıyla ünlüydü - en azından Rusya dışında. Gizli propagandacıların chat odalarını işgal ettikleri iddiaları 2003 yılına kadar gidiyor. Ayrıca, 2012 yılında Kremlin tarafından desteklenen gençlik örgütü Nashi'nin, insanlara bloglarda yorum yapmaları için para ödediği ortaya çıktı. Fakat bildiklerimizin çoğu bir St. Petersburg firması olan Internet Research Agency' yi ilgilendiren ve 2013 - 2014 yıllarında yaşanan sızıntılardan kaynaklanıyor. İddiaya göre bu şirket Putin'in hem ulusal hem uluslarası rakiplerine çamur atmak için troll eğiten şirketlerden biri. Şirket içi belgeleri ortaya çıkaran bir grup hackera göre, Internet Research Agency Rusya genelinde 600 kişi çalıştırıyordu ve yarısı nakit olarak ödenen yıllık 10 milyon dolarlık bir bütçesi vardı. Çalışanlardan günde 50 haber yazmaları bekleniyordu. Blog yazanlar 6 Facebook hesabı yönetmek ve günde en az üç gönderi yazmak zorundaydılar. Twitter'da en az 10 hesaplarının olması ve günde en az 50 tweet atmaları gerekiyordu. Hepsinin ulaşması gereken takipçi ve etkileşim seviyesi hedefleri belliydi. Lyudmila Savchuk adlı bir araştırmacı kimliğini gizleyerek şirkette çalışmaya başladı. Sonrasında ise deneyimlerini yayımladı. Bunlara muhalefet lideri Boris Nemtsov öldürüldükten sonra, Nemstov'un Putin'in arkadaşları tarafından değil de kendi arkadaşları tarafından öldürüldüğünü iddia etmek de dahil. Savchuk "Kurşunu omuzlarımın arasında hissettim," diyor ve devam ediyor " O kadar üzgündüm ki az kalsın kendimi ele veriyordum. Fakat ben 007'ydim ve görevimi tamamladım." Fakat, Bir Fin gazeteci 2014 yılında Internet Research hakkında bir makale yazmak için Jessika Aro'yu aradığında, kendisi de korkunç bir tehdit ve iftira kampanyasının hedefi oldu. Bekleneceği üzere, birçok Rus trollün İngilizce bilgisi çok da iyi değil. Bir Internet Research çalışanı bir foruma şöyle yazmış: "Bence bütün dünya farkediyor ki Ukraynayla ne olacak ve sadece Amerika bundan ortada dolanıp duracak ötürü büyük planları batmaya mahkum" ( Çeviri notu: Bozuk İngilizce düzeltilmemiştir ). Elbette Guardian'ın kendi editörleri de, özellikle Ukrayna'yla ilgili makalelerde, bu düzenli ipuçlarını yakalamaya başladılar. Bir kıdemli editör bunu "Şüpheli kullanıcıların tonuna, üye oldukları tarihlere ve odaklandıkları konulara bakabiliriz" şeklinde açıklıyor ve ekliyor "Batı ülkelerinden olduğunu iddia eden ve bozuk bir İngilizceyle yazılan ateşli ayrılıkçı yorumlar çok sık." Tahmini asker sayısı: Binden az Odak konuları: Filistin propagandası, İsrail askerlerinin cana yakınlığı, İsral'in güç kullanmasının haklılığı. İsrail kurulduğu günden beri halkla ilişkiler savaşının içinde. İbranicede bu savaşa "açıklama" anlamına gelen "hasbara" adı veriliyor. Hasbara'nın amacı İsrail Devleti ve davası hakkında dünyada pozitif kamuoyu oluşturmak. Buna uygun olarak, bütün sosyal medyayı kapsayacak şekilde 350 resmi online kanalları var. Örneğin, ünlü İngilizce, İbranice ve Arapça Twitter hesapları dışında, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) bile "Askerlerin Hikayeleri" ve "IDF tarzı" temalı bir Pinterest hesabı var. Fakat, 2013 yılında İsrail hükümetinin gizli birlikleri de işe alacağı ortaya çıktı. Bu pozisyonlar yüksek zekaları, düşük gelirleri ve sosyal medyayı tanımaları nedeniyle profesyonel trollemeye uygun olan uluslararası destekçiler ve yerel öğrencilerden oluşacaktı. Jerusalem Post'a konuşan Knesset üyesi Dov Lipman " Neden İsrail'de yaşamaya yasal hakkımız olduğunu açıklayacak birleşik bir çabaya ihtiyacımız var" demiş ve devam etmiş "Bu çaba İsrail'e karşı yaptırım uygulatmak isteyen boykot hareketlerini yenilgiye uğratmada anahtar role sahip." İşe alınanlar, devlet bilgilerine çabuk erişim sağlayacaktı ve öğrenci liderleri bursla ödüllendirilecekti. Beklendiği gibi, sonraki yaz mevsiminde başlayan Gazze savaşı sırasında, Israel Under Fire (İsrail Ateş Altında) isimli bir öğrenci grubu olayları İsrail'in tarafından anlatan bir hesap olarak ortaya çıktı. Grubun lideri Yarden Ben-Yosef açıklamasında "Filistin propagandasına karşı koyuyor ve İsrail perspektifini açıklıyoruz" diyor ve ekliyor " Sosyal medya, savaşın devam ettiği başka bir mecra." Israel Under Fire'ın bu gizli gruplardan biri olup olmadığını ya da Ben-Yosef'in burs alıp almadığını bilmiyoruz. Grubun Facebook sayfası hala aktif. Tahmini asker sayısı: Birkaç yüz Odaklandıkları konular: Rusya, Rusya, Rusya, Rusya. Eğer Rusya'nın troll ordusu varsa, Ukrayna'nın neden olmasın? Bu mantıkla hareket ederek Şubat ayında ülkenin Bilgi Politikası Bakanlığı, merkezi i-army.org olan yeni internet ordusunun kurulduğunu duyurdu. Bu "ordunun" amacı ise sosyal medyada olayların düşman tarafından anlatılan haline karşı çıkmak. Ukrayna'nın Bilgi Politikası Bakanı Yuriy Stets 'in verdiği demeçte " Rus botlarla ve sahte bilgiyle mücadele etmemiz gerektiğini daha önce söylemiştim." dedi ve şunu ekledi: " Bu proje bize doğru bilgiyi yaymaya ve sahte haberleri ortaya çıkarmaya hazır birçok yeni gönüllü kazandıracak." Kaç Ukraynalı'nın ya da kaç Ukrayna destekçisinin bu davayı desteklediği bilinmiyor. I-army.org sitesinin yabancılara pek çekici görünmediği açık. Site Rusya hakkında, MH17 kazasından, atlet dopingine ve Putin'in pedofili olduğuna dair batı medyasında çıkan doğrulanmamış iddialara kadar çılgın ve insafsız haberlerle dolu. Sitenin sloganı ise heyacan verici: "Kandırılmayın - doğruyu yayın!" I-army'nin Twitter hesabı daha fazla canlılık alameti gösteriyor. Oldukça aktif kullanılan hesabın 12.800 takipçisi var ve retweetler genellikle onlara ve yüzlere çıkıyor. Açıkça görülüyor ki bazı takipçiler Ukrayna'nın davasını destekliyor ama tweetler o kadar da ikna edici değil. Bu tweetler genellike Rus ordusuna ait teçhizat fotoğrafları, kaba siyasi argümanlar ve Rusya federal rezervleri hakkındaki birkaç capsten oluşuyor. Hesabın arkaplan resmi ise Bilgi Politikası Bakanlığı, ya da bazı Ukraynalıların tabiriyle Doğruluk Bakanlığı hakkında ne bilmeniz gerekliyse onu söylüyor. Resimde, bir grup soylu beyaz şövalye fantastik troll ordusuna karşı savaşıyor. Ukrayna'nın davasına ne kadar sempati duyarsanız duyun, bu bölgenin daha yumuşak bir dokunuşa ihtiyacı olduğunu düşünmemek elde değil. İllüstrasyon: Joe Magee Tahmini asker sayısı: 10-20 tane Odaklandıkları konular: Cinsellik, uyuşturucu, Suriye'ye gitmeyin lütfen. 77. Tugay'ın sözde "Twitter Askerleri" kurulduğu zaman medya tarafından biraz yanlış algılandı. Aslında sosyal medya, bu askerlerin orduya getirecekleri askeri olmayan becerilerden sadece bir tanesi olacaktı. Ayrıca, Savunma Bakanlığı'nın bana söylediğine göre savaş esnasında vakitleri olsa bile askerin işi dezenformasyon yapmak değil. Müşterek Tehdit Araştırma İstihbarat Grubu(JTRIG)'nu pek duymamışsınızdır ama onlar bu tarz şeyler yapıyorlar. Elbette, JTRIG'nin varlığı Glenn Greenwald ve Andrew Fishman,Snowden 'dan aldıkları belgeleri 2014'te yayınlayana kadar ulusal bir sırdı. Bu dökümanlara göre JTRIG içinde çalışan insanların Devlet İstihbahbarat Örgütü'ne (GCHQ) veya polis ve MI5'tan, Çocuk, Aile ve Okul Bakanlığı'na ve İngiltere Merkez Bankası'na kadar devlet kurumlarına yardımcı olmaları gerekiyor. JTRIG'nin siteleri hackleyip cinsellik içeren tuzaklar kurmak gibi bazı taktikleri kulağa çok daha az geleneksel geliyor. Diğer taktikleri ise manipüle edip kandırmak için özenle hazırlanmış. Sızan dökümana göre, bu taktiklerden bazıları "ikna edici mesajlar içeren YouTube videoları yüklemek; Facebook ve Twitter'da takma isimler ile hesaplar, blog ve forum üyelikleri açmak. Kafeslemeye yönelik online kaynaklar sağlamak ve ticari siteler açmak." Bunlardan bazıları kulağa mantıklı ve hoş geliyor. Örneğin, teröristlerin ve çocuk tacizcilerinin online aktivitelerini sekteye uğratabilirler. Elbette JTRIG, hala varlığını koruyorsa, kamuoyunu etkilemeye çalışmak yerine bazı spesifik grupları ve kişileri hedeflediği için. English Defence League, örneğin, bu listede olmaktan mutlu olmayacaktır. GCHQ'ya göre yaptıları her şey tamamen yasal. Tahmini asker sayısı: 200(kuzey), 9(güney). Odaklanıdıkları konular: Kuzey Kore'nin paranoyak ya da cennet olması. Çoğu Kuzey Koreli'nin, bir yabancı, kendilerine yasadışı bir şekilde göstermediği sürece, sosyal medyayla ilgili bir deneyimi yok. Ne olur ne olmaz diye, Facebook, Twitter, YouTube resmi olarak engelli. Ülke içinde, kendi Facebook'larını kurmadıkları sürece (ki bazıları kuracaklarını iddia ediyor ) rejimi kontrol etmekle uğraştıracak bir online kamuoyu bulunmuyor. Fakat sınırın diğer tarafında ise neredeyse bütün Güney Koreliler'de akıllı telefon, KakaoTalk ve dünyadaki en hızlı internet var. Ayrıca Koreli düşünce kuruluşu Police Policy Institute 'un 2013'te yayınladığı rapora göre baş etmek zorunda kaldıkları 200 kadar da Kuzey Koreli troll var. Rapora göre Kuzey Koreliler 2012'de tahimini 41.373 propaganda gönderisi paylaştı. (Bu da iki günde bir gönderi ediyor, çok da çalışkan sayılmazlar). Pyongyang rejiminin aşırı düzeydeki ilginçliğine bakılınca, entelektüel güney kitlelerine nasıl hitap edeceklerini bilemeyeceklerini düşünmek kolay. Aslında, rapora göre yaklaşımları baya zekice. İnsanları saçma ve ikna edici olmayan Juche propagandasıyla bombalamak yerine, Pyongyang'ın trolleri güneyde hala tartışılan konulara odaklanıyorlar: Örneğin, Kuzey Kore'yi öven sitelere (şu an engelli) Güney Koreliler erişebilmeli mi sorusu. Yeni açılan hesapların arkaplan görüntüsü olmadan şüpheli görüneceğini bilen kuzey ajanları kendilerini gerçek güneyli kullanıcı hesaplarının arkasına gizliyor. Güney Kore buna tepki, hatta fazla tepki verdiğine göre bu tehdidi ciddiye alıyor. Yıllardır, ülkenin Ulusal İstihabarat Teşkilatı rutin olarak kuzeyden gelen mesajlara saldırıyor ve iddiaya göre bazen bu saldırıla r Güney Kore muhalefet partilerine de yöneliyor. Geçen yıl ülkenin eski istihbarat şefi Won Sei-hoon 2012 seçimlerinin sonucunu dönemin başkanı Park Geun-hye lehine etkilemeye çalışmak suçundan hüküm giydi. Yeniden yargılama başladı ama orijinal davada Won'un 9 ajandan oluşan bir takımı yönettiği, 658 Twitter hesabı oluşturduğu ve bu hesaplarlarla Kuzey Kore'yi kötülediği ve ayrıca bu mesajlardan 274.800'ünde Başkan Park'ın rakiplerini karaladığı iddia edildi. Tahmini asker sayısı: Eskiden 6,000, muhtemelen hala 6,000. Odaklandıkları konular: Kürtlere karşı olmak, Ruslara karşı olmak, Araplara karşı olmak, İsrail'e karşı olmak... 2013'teki Gezi Parkı protestoları Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir ders verdi. Fakat, Erdoğan bu dersi maalesef Türklerin daha özgür yaşamalarına izin verilmesi anlamında değil, protestoların organize edildiği sosyal medyanın kontrol altına alınması anlamında algıladı. 2013 yazının sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 6.000 sosyal medya çalışanını işe aldı. Bir parti yetkilisi Wall Street Journal'a verdiği demeçte "Olumlu bir siyasal dil geliştirmek istiyoruz ve gönüllülerimize öğrettiğimiz de budur. Muhalifler parti hakkında dezenformasyon yayarken, biz onları olumlu bir dil kullarak geçerli bilgiyle doğruluyoruz" demişti. Fakat bu konuda çok da konuşkan değilmiş ki yanlış bilgileri doğrulayacak kişilerden bir kaçının ismi istendiğinde, yetkili bunu reddetmiş. Ne yazık ki AKP'nin yeni gönüllü ordusu fazla istekli ve epey göze çarpan bir grup olarak kendini ispat etti. Sonraki aylarda hükümeti sert olmayan bir dille eleştirenler bile hiç de olumlu olmayan yorumlarla taşa tutuldu. Bu taciz, çoğunlukla ikna edici görünmeyen profillerden, saçma ve benzer yorumlarla topluca yapıldı. Örneğin, hükümetin rehine görüşmelerini yürütme tarzını eleştiren gazeteci Emre Kızılkaya kendisini Siyonizmle suçlanırken bulmuştu. Zamanla "AK Troll" olarak anılmaya başlanan bu grup, yalan haber de yaymaya başladı. Temmuz 2014'te, bir habere göre, müzisyen Erkan Oğur adına sahte bir Twitter hesabı açtılar ve devlet istihbarat kurumları hakkında tartışmalı tweetler attılar. Bunun ardından Oğur'un sözde tweetlerini AKP Sakarya yetkililerine bildirdiler, onlar da hemen Oğur'un konserini iptal etti. Daha sonra, Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan 'ın bir tapede danışmanlarından biriyle konuşurken "bizim trollerden" yardım istediği iddia edildi. 2014 baharında Erdoğan'ın yaptığı iddia edilen yolsuzlukların ses kaydı Twitter'da yayılmaya başlayınca ( Çeviri notu: ses kayıtları 17-25 Aralık 2013 döneminin ardından yayıldı ancak yazarın özgün metnine sadık kalmak adına müdahale edilmedi ), Erdoğan basitçe Twitter'ı kapattı (ama çok da etkili olmadı). Belki de bu Putinist saçmalığın AKP'yi daha popüler yapmadığını farkeden parti, geçen yaz gerçekleşen seçimlerden hemen önce, daha geleneksel propaganda üretmesi amacıyla "Yeni Türkiye Dijital Ofisi"ni kurdu. Sözcü Beşir Atalay basına verdiği demeçte "Bütün hesaplarımız resmi olarak duyurulacak" dedi ve ekledi " O (troll) hesaplar dahil olmak üzere, başka hiçbir hesap bizimle ilgili değildir" Yine de AKP o seçimi kaybetti ve o yılın sonunda yapılan yeni seçimlerde iktidarı tekrar ele aldı.
Türkiye'de saat kaç? Doğrulamadan önce emin olun
https://teyit.org/teyitpedia/turkiyede-saat-kac
Kış saati uygulamasına son verilmesi Türkiye’de “Saat kaç?” sorusunu içinden çıkılmaz hale getirdi. UTC (veya GMT) +2 zaman diliminde yer alan Türkiye, şu an UTC +3 zaman dilimine geçmiş bulunuyor. Ancak mobil cihazlar, bilgisayarlar, kullandığımız programlar ve sosyal medya sitelerindeki hesaplarımız UTC +2 zaman dilimine göre ayarlanmış olduğu için her mecrada farklı bir sorunla karşılaşıyoruz. Bu nedenle cihazlarımızı ve hesap ayarlarımızı UTC +3 saat dilimine göre tekrar yapılandırmamız gerekiyor. Twitter kullanıcılarının en sık rastladığı sorun, atılan tweetlerin şu an atılıyor olmasına rağmen 1 saat önce atılmış gibi gözükmesi. Bu nedenle Twitter’da eğer zaman dilimi ayarlarınızı güncellemediyseniz bunu mutlaka yapmalısınız. Çünkü bir Twitter kullanıcısı "Şu an 11:18" dediğinde, zaman ayarlarınızı değiştirmediyseniz o tweetin 10:18'de atıldığını düşüneceksiniz. Bu da kafanızın daha çok karışmasına neden olabilir. Şüpheye düşüren bilgileri doğrulama ya da yanlışlama konusunda da zaman ayarlarının yaratacağı karmaşa büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bir gönderinin ya da haberin saati, doğrulama konusunda çok şeyi değiştirebilir. Hataya düşmemek adına otomatik saat ayarını değiştirerek ayarlarınızı UTC+3 saat dilimine geçirmeniz çok önemli.
Araştırma: Tekrarlanan yalanları neden gerçek görüyoruz?
https://teyit.org/teyitpedia/tekrarlanan-yalanlari-neden-gercek-goruyoruz
*Bu içerik ilk kez " Tekrarlanan yalanları neden gerçek görüyoruz? " başlığıyla BBC Türkçe tarafından 27 Ekim 2016 tarihinde yayınlanmıştır. Doğru olup olmamasından bağımsız olarak bir şey tekrarlandıkça insana doğru gelmeye başlar. Bunu bilmek, propaganda tuzağına düşmeyi engelleyebilir. "Tekrarlanan yalan gerçeğe dönüşür" sözü çoğunlukla Nazi propaganda bakanı Jospeh Goebbels'e atfedilir ve propagandanın temel kuralı olarak bilinir. Psikologlar bunu "gerçek yanılsaması" etkisi olarak tarif eder. Bu etki üzerine yapılan deneylerde, deneklerden, önemsiz şeylerle ilgili bazı belirlemeleri doğru ya da yanlış şeklinde sınıflandırmaları istenir. Örneğin, "Pestil meyveden yapılır" (doğru) ya da "Mandalina tam yetişmiş portakaldır" (yanlış) vb. Birkaç dakikalık, hatta birkaç haftalık aradan sonra deneklere aynı işlem tekrarlatılır; ama bu kez yeni bazı belirlemeler de eklenmiştir. Burada insanların daha önce gördükleri belirlemeleri doğru olup olmamalarından bağımsız olarak doğru değerlendirdikleri görülmüştür. Bunun nedeni bu ifadelere aşina olmalarıdır. Bu, "tekrarlanan yalan gerçeğe dönüşür" sözünün laboratuvarda kanıtlanmış halidir. Etrafımıza biraz dikkatli bakarsak insan psikolojisinin bu özelliğini reklamcıların ve politikacıların yaygın kullandığını görürüz. Ancak laboratuvarda bu etkinin görülmesi, gerçek hayatta insanların inancını etkilemede önemli bir araç olarak işlev gördüğü anlamına gelmiyor. Eğer sadece yalanları tekrarlayarak insanları inandırmak söz konusu olsaydı başka ikna yöntemlerine gerek kalmazdı. Engellerden biri mevcut bilginizdir. Bir yalan makul gelse bile sadece onu çok işittiğimiz için eski bilgilerimizi neden bir kenara bırakalım? Amerikan Vanderbilt Üniversitesi'nden Lisa Fazio'nun ekibi, gerçek yanılsaması etkisinin önceki bilgilerle nasıl ilişkilendirildiğini araştırdı. Bu yanılsama mevcut bilgimizi etkiliyor muydu? Sonuçlar, bir belirlemenin doğru ya da yanlış oluşuna dair mevcut bilgimize rağmen, tekrarların yargımızı etkileyebildiğini gösterdi. İnsanın rasyonelliği açısından bu kötü bir şey olarak görünebilir. Ama Fazio ve ekibi şunu fark etti: Bir belirlemenin doğru olarak değerlendirilmesindeki en büyük etken onun gerçekten doğru olup olmadığıyla ilgiliydi. Tekrar etkisi gerçeği maskeleyemiyordu. Tekrar olsun ya da olmasın insanların yalanlara oranla gerçeklere inanma olasılığı daha fazlaydı. Bu ise insanın inançlarını nasıl güncellediğini gösteriyor. Tekrarlar, işin aslının farklı olduğunu bildiğimiz halde bazı belirlemelerin daha doğruymuş gibi algılanmasına neden oluyor ama o bilgiyi hükümsüz kılmıyor. Peki bunun nedeni ne olabilir? İşittiğimiz her bilginin ne kadar mantıklı olduğunu sorgulamak için gösterilmesi gereken çabada yatıyor her şey. Her bir şey duyduğumuzda onu mevcut bilgimizin süzgecinden geçirmeye kalkışmak çok çaba ve zaman gerektirir. Oysa hızlı yargılara varmamız gerekir ve bunun için kestirme yollar kullanırız; bunlar çoğu zaman doğru sonuçlar verir. Ne sıklıkta işittiğimize göre duyduğumuz şeyin doğru ya da yanlış olduğuna karar vermek stratejilerden biridir. Eğer sadece tekrarlar yargılarımızı etkiliyor olsaydı o zaman sorunlu bir durum olurdu. Ama öyle değil. Çok daha geniş bir muhakeme gücü kullanıyoruz; ama bunların sınırlılıklarını da kabul etmek gerekiyor. Zihnimiz gerçek yanılsamasının etkilerine açık hale geliyor, çünkü bir şeyin makullüğünü yargılama sürecinde içgüdümüz bizi kestirmelere başvurmaya yönlendiriyor. Bu çoğunlukla iyi sonuç veriyor. Ama bazen yanıltıcı da olabiliyor. Bu etki hakkında bilgi sahibi isek ona karşı tedbir alabiliriz. Bunun araçlarından biri, inandığımız şeyleri tekrar tekrar kontrol ederek neden inandığımızı anlamaktır. Bir şey bize mantıklı geliyorsa bu o gerçekten doğru olduğu için mi yoksa bize sürekli tekrarlandığı için midir? Akademisyenlerin yazdıkları her şeyde referans kullanmalarının nedeni de budur. Dile getirdikleri iddialara okurun hemen inanmasını beklemek yerine ona kaynağını araştırma olanağı verirler.
Araştırma: Kriz anlarında neden söylenti ve yanlış bilgi paylaşıyoruz?
https://teyit.org/teyitpedia/kriz-anlarinda-soylenti-yanlis-bilgi-paylasiyoruz
Bu içerik ilk kez " Why do people share rumours and misinformation in breaking news? " başlığıyla First Draft tarafından 30 Eylül 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Yanlış bilgi yaymak bazıları için telefon şakası gibi bir muziplik. Bazıları içinse beğeni ve takipçi kazanmaya yönelik narsist bir çaba. Diğer bir grup içinse insanların dikkatlerini siyasi amaçlar için gaspetmeye yönelik bir fırsat. Kriz anında yanlış bilgileri kim üretiyor, yanlış fotoğrafları kim yayıyor? Bunu anlamak bize söylentilerle mücadele etmemizde ve daha güvenilir bir habercilik yapmamızda nasıl yardımcı olabilir? İnsanlar daha önce, son dakika gelişmelerine asla bugün oldukları kadar kendilerini yakın hissetmediler. Yaşanan gelişmeler, sosyal medya akışlarında hassas fotoğraflar ve otomatik oynayan videolar ile sansürsüz ve ham olarak önümüze düşüyor. Bir tweet silsilesi ya da Facebook canlı yayını, silahlı çatışmanın, patlamanın veya depremin olduğu olay yerini anında ayağımıza getirebilir. Sonuç, bir yazarın da belirttiği gibi, "filizlenen bir çaresizlik hissi" olabilir. Birçok kişi trajediyle karşı karşıya kaldığında yardımcı olmak ister. Takipçilerine neler olduğunu anlatmak, önemli bilgiler ve hassas fotoğraflar paylaşarak sürmekte olan kaosu anlamdırmaya çalışmak isterler. Bazen bu gönderiler olaydan etkilenebilecek takipçilere güvenlik tavsiyeleriyle birlikte gönderilir. Mark Stempeck ilgili yazısında kriz anlarında insanların nasıl online olarak yardımlaşma içine girdiklerini daha detaylı anlatıyor. Sahtekarlar bunu biliyorlar ve insanların yardımcı olma isteklerinden beğeni ve paylaşımlar aracılığıyla faydalanmaya çalışıyorlar. Fakat, bilgiyi doğrulamadan, alelacele paylaşmak yarardan çok zarara yol açabilir. Yanlış bilgi yayılımı konusundaki araştırmasında , Craig Silverman, Nicholas DiFonzo ve Parshant Bordia "söylenti" tanımını kullanıyorlar. DiFonzo ve Bordia söylentiyi " belirsizlik, tehlike veya olası tehdit durumlarında ortaya çıkan ve insanların riski anlamalarını ve yönetmelerini sağlayan, doğrulanmamış ve araçsal olarak alakalı, dolaşımda olan bilgiler " şeklinde açıklıyor. Son dakika gelişmeleri sırasında bilinmeyenler bilinenlerden daha fazladır. Bu bilgi kıtlığında söylentiler ortaya çıkmaya başlar. Silverman'a göre " Söylentiler bilgilerdeki boşlukları doldurmamıza yardımcı olur ve tehlike ve belirsizlik durumlarında başa çıkma mekanizması veya tahliye vanası olarak görevi görür." Söylentiler sadece hikayelerdir ve hikayeler dünyayı anlamlandırmamızda motor görevi görür. Çoğu zaman insanlar söylentileri yaymakta aceleci davranırlar çünkü bu söylentiler onlara tutanacak bir şeyler verir, kafalarındaki hikayeyi doğrular ve dünya görüşlerinin yankılanmasını sağlar. 11 Eylül 2001'de İkiz Kuleler'in yıkıldığını canlı yayında, yalnız başıma, kolilerin arasında izledim. Eşim ve ben, kimseyi tanımadığımız bir şehirde yeni daireye taşınmıştık. Kendisi işteki ilk günündeyken ben evde kolileri boşaltıyordum. Olayın büyüklüğünü anlayınca sokağa koşup ankesörlü telefondan New York'ta yaşayan bütün tanıdıklarımı aramaya çalıştım fakat kimseye ulaşamadım. Kriz ve faciaların yarattığı belirsizlik, üzüntü ve korkuyla karşılaşıldığında, insanların online bağlantı araması şaşırtıcı değildir. İnsanlar bu durumlarda hashtaglerin ve canlı yayınların çevresinde toplanırlar. Bu paylaşılan anın bir parçası olmayı ve acılarının kendilerine yansıması için can atarlar. Bu durumlarda paylaşmak bir empati davranışı olabilir. Çoğunlukla sahte olan, anıt fotoğraflarının hızla paylaşıldığını görürüz. Bunu ayrıca beraberlik hashtagleri ve görüntülerinde de görüyoruz. Bu gibi durumlarda, yanlış bilginin yayılmasının nedeni içeriğin gönderdiği mesaj ve yarattığı bağdır. Bu tarz şartlarda, paylaşan kişi için bilginin doğru olması gerekmez, doğru hissettirmesi yeterlidir. Son dakika gelişmeleri sırasında söylenti ve yanlış bilgi paylaşanları şeytanlaştırmak kolaydır fakat gerçekte paylaşma dürtüsü daha karmaşık bir motivasyon ve duygu ağı tarafından harekete geçirilir. Kasım 2015'teki Paris saldırılarının ardından, Kenyatta Cheese Twitter'dan "Yanlış bilginin yayılımı sosyal medyanın bir özelliğidir, bir arıza değil," demiştir. Kendisinden açıklamasını istediğimde, "Belki insanların paylaşmak istediği bilgi değil de duygusal dürtülerdir. Belki, sosyal anlamda, sosyal medya artık bir bilgi ağı değil de duygu ağıdır" dedi. Son dakika gelişmeleri sırasında, bizi birbirimize bağlayan ağlar bilgi için oldukları kadar duygular için de varlar ve bu duygular, kriz ve afet zamanlarında, insanları doğru bilgiye ulaşmayı zorlaştıracak derecede romantik paylaşımlara yönlendiriyor. Cheese bu konuda blogunda "İnsanlar yanlış bilgi paylaşıyorlar çünkü daha çok bu bilginin insanlarda uyandırdığı duygunun peşindeler. Bunu bir haber kurumu yaparsa, bu kötü habercilik anlamına gelir." Sosyal ağların hem duygu hem bilgi ağı olarak işlemesi fikriyle ilgili problem, insanların paylaştıkları (duygular) ile karşılaştıklarının (gerçekler) birçok defa çelişki içerisinde bulunmasıdır. Ayrıca, kriz durumlarında, acil müdahele ekipleri, devlet ve basın güvenilir ve bazen hayat kurtarıcı bir bilgi için sosyal medyaya başvuruyor. Bu yüzden bu çelişki tehlike arz ediyor.
Araştırma: İnternet bizi gerçeklerden uzaklaştırıyor
https://teyit.org/teyitpedia/internet-bizi-gerceklerden-uzaklastiriyor
*Bu içerik ilk kez  " How the Internet Is Loosening Our Grip on the Truth " başlığıyla The New York Times tarafından 2 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Gelecek hafta, her şey yolunda giderse, yeni biri ABD Başkanı olacak. Bundan sonra ne olacağını kimse bilmiyor. Kaybeden taraf sonuçlara inanacak mı? Amerikalılar'ın çoğunluğu bu yeni başkanın meşruluğunu tanıyacak mı? Ve son derece heyecanlı ve gerçekten bağımsız olan bu seçimlerde savurulan yığınla yalanı, hileyi ve çeşitli gübreyi temizleyebilecek miyiz? Bu sorunun cevabı belirsiz çünkü internet bizi gerçeklerden uzaklaştırıyor. Anketlere göre birçoğumuz kendi yankı fanusu muza gömülmüş durumdayız. PEW Research Center tarafından yakın zamanda yapılan bir ankete göre, katılımcıların yüzde 81' inin, partizanların sadece siyasi olarak değil temel gerçekler konusunda da farklı düşündüklerini söylediğini ortaya koyuyor. Yıllarca teknolojistler ve diğer ütopyacılar online haberlerin demokrasiye bir ihsan olacağını düşündüler, fakat işler bu şekilde gelişmedi. Bundan on yıl kadar önce, genç bir gazeteci olarak teknoloji ve siyasetin kesişimi konusunda ortada tam tersi bir durum olduğunun farkına vardım. İnternet, 11 Eylül teorisyenleri ve aksi yöndeki kanıta rağmen George W. Bush 'un John Kerry 'den seçimi çaldığını düşünenler veya Barack Obama 'nın Amerika dışında doğan bir Müslüman olduğuna inananlarla doluydu. Amerika elbette komplo teorileriyle uzun süre meşgul olmuştur. Fakat, internetteki aldatmacalar ve marjinal teoriler çevrimdışı seleflerinden daha kuvvetli çıktı. Ayrıca bunlar daha fazla ve ısrarcıydılar. Obama'nın 2008 seçim kampanyasında kendisinin Amerika dışında doğduğu söylentisini çürütme çalışmaları söylentinin internette daha fazla tekrarlanmasına yol açtı. 2008'de yayınlanan kitabımda , internetin bizi "gerçeklik-sonrası" çağa götüreceğini iddia ettim. Obama'nın doğum yeri hakkındaki yalan kampanyasının başını çeken bir adamın (Donald Trump), sekiz yıl sonra aday olarak yer aldığı bu seçimler sonuçladıktan sonra bile geleceğe umutsuz bakmak için birçok sebep var. Neden? Çünkü bilginin nasıl hareket ettiğine baktığımızda, hemen her şeyin gerçekliğe karşı çalıştığını görüyoruz. İnternet haberleriyle ilgili problemin kaynağı, ilk başta kulağa güzel gelen bir şey: Daha fazla medya seçeneğimiz var. Son 20 yıl içerisinde, internet, günlük gazeteler ve akşam bültenlerini, iyi ödenekli online dergilere, skandalları ortaya çıkaran doğrulama sitelerine ya da Hillary Clinton ve Donald J. Trump 'ın aynı insanlar olduğunu iddia eden Facebook sayfalarına yani açık büfe bilgi kaynaklarına dönüştürdü. Daha çok haber kaynağı, mantık çağının siperleri olacaktı. Hatta bu fikrin destekleyenleri buna "fikir pazarı" adını vermişlerdi. Fakat işler bu şekilde yürümedi. Psikologlar ve diğer sosyal bilimciler birçok defa göstermişlerdir ki insanlar çeşitli haber kaynaklarıyla karşılaşınca nadiren mantıklı, daha çok medeni otomatlar gibi davranırlar. Görüşümüz önyargılarımız yüzünden bulanır ve bize ne kolay gelirse onu yaparız - fikirlerimizi onaylayan bilgiyi tıka basa tüketir ve uymayanı da dışlarız. Bu dinamik neredeyse sonsuz haber seçeneğiyle daha da sorunlu hale geliyor. Facebook'u, Google'u ya da New York Times'ın akıllı telefon uygulamasını kullandığınızda nihai kontrol size veriliyor - eğer hoşlanmadığınız bir şey görürseniz, kolaylıkla daha hoşunuza giden bir şeye geçiş yapabilirsiniz. Sonra da bulduğunuz şeyi sizin gibi düşünen insanlarla dolu sosyal ağlarda paylaşarak kapalı bir fanus oluşturursunuz. Son teori bu. Yankı fanusları hakkında araştırmalar çeşitli. Facebook'ta veri bilimi üzerine çalışan uzmanlar, konu üzerine araştırmalar yaptılar ve teoriyi noksan buldular. Şirketin uzmanlarına göre, Facebook haber alışkanlıklarınızı daraltmıyor aksine alışkanlıklarınıza çeşitlilik getiriyor. Başkaları ise aynı fikirde değil. İtalya'da bulunan IMT School for Advanced Studies Lucca'daki bilim insanları tarafından yapılan bir araştırmaya göre 'homojen online ağlar' komplo teorilerinin sürmesine ve büyümesine neden oluyor. Araştırmanın yazarlarından Walter Quattrociocchi 'ye göre " Bu bilginin doğruluk değerinin önemli olmadığı bir ekosistem yaratıyor. Önemli olan tek şey bilginin sizin anlatınıza uyup uymaması." Dijital teknoloji haberleri almamıza ve dağıtmamıza epey yardımcı oldu. Kameralar ve ses kaydeden cihazlar her yerde, bir yerde bir şey olduğu zaman birincil kanıtı internette bulabilirsiniz. Daha fazla birincil kanıtın "doğruluk" üzerinde daha fazla kültürel bir anlaşmaya sebep olacağını düşünebilirsiniz ama bu tam olarak böyle olmadı. John F. Kennedy suiskastiyle 11 Eylül arasındaki farklılıkları bir düşünün. Büyük ihtimalle 1963'te Başkan Kennedy'nin vurulduğu Dealey Plaza 'dan bir tane klip gördüğünüz halde yüzlerce televizyon ve amatör kamera 11 Eylül'de olay yerine doğrultulmuştu. Fakat iki olay da Amerikalılar için çözülmüş değil. Bir ankete göre , devletin 11 Eylül olaylarıyla ilgili gerçeği gizlediğini düşünenlerle Kennedy suikasti hakkındaki gerçeği gizlediğini düşünenlerin sayısı aynı. Belgelere dayanan kanıtlar gücünü kaybetti. Eğer Kennedy'nin ölümüyle ilgili komplo teorileri belgelere dayanan kanıtların eksikliğinden kaynaklandıysa, 11 Eylül teorileri de bu tip kanıtların fazlalığından kaynaklanmıştır. 11 Eylül'de olay yerinden çok fazla fotoğraf çoğunlukla bağlam olmadan internette paylaşıldı. Bundan yararlan komplo teorisyenleri kendi anlatılarına uyanları seçerek tam olarak göstermek istedikleri şeyi gösterdiler. Bunun dışında ortada montaj hortlağı da var. Şimdilerde, bütün dijital görseller montajlanabileceği için insanlar rahatlıkla hoşlarına gitmeyen kanıtları montaj diyerek yok sayabiliyorlar. Bu da bizi daha derindeki soruna itiyor: Hepimiz belgelere dayalı kanıtları kendi önyargılarımıza göre filtreliyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki, iki insan aynı resme, videoya ya da belgeye bakıp bunların ne gösterdiğine dair tamamen farklı fikirlere sahip olabilirler. Bu dinamik bu sene kendini birçok defa gösterdi. Bazıları Clinton'ın e-postalarına baktıklarında dumanı tüten bir silah görürken, diğerleri bunun büyütülecek bir şey olmadığını, zaten belgelerin üzerinde oynanmış ya da bağlamından koparılmış olduğunu iddia ediyor. Anketlere göre Trump'ı sevenler Access Hollywood tapesini soyunma odası muhabbeti olarak görürken , kendisini sevmeyenler bunu dünyanın en kötü şeyi olarak değerlendiriyorlar. İnternet haberciliğinin en görünen avantajlarından bir tanesi de ısrarcı doğrulamadır. Şimdilerde, birisi yanlış bir şey söylediği zaman, gazeteciler bu kişinin yalan söylediğini ortaya çıkarabilir. Ayrıca, bu doğrulama siteleri işlerini doğru yaparlarsa, online aramalarda ve sosyal ağlarda ön sıralarda çıkma ihtimalleri yükselir ve insanlara doğrulama için hazır bir referans olabilirler. Fakat bu henüz tam manasıyla gerçekleşmedi. Bugün, onlarca haber sitesi düzenli olarak başkanlık adaylarını ve internetteki diğer birçok şeyi doğruluyor ama bu girişimler sahtekarlık dalgalarına karşı etkili olamıyor. Bunun nedeni ise yalanların kurumsallaşması. Bugünlerde internette tek amacı şok edici ve tamamen sahte haberler üretmek olan siteler var (gerçek haberler gibi sahte haberler de bir işletme halini aldı). Partizan Facebook sayfaları da bu trene atladı. Yakın zamanda Facebook'taki en popüler sayfalar üzerine yapılan bir BuzzFeed analizine göre, sağcı sitelerin yanlış haber paylaşma oranı yüzde 38 iken solcu siteler için bu oran yüzde 20. Bir zamanlar "İnternet Yalanlarında Bu Hafta" adlı bir köşede yazan Washington Post muhabiri Caitlin Dewey "Önceden sahte haberler interneti anlamayan anneleriniz, babalarınız, büyük halalarınız tarafından paylaşılırken, şimdi yanlış bilgi seçim kampanyaları, siyasi adaylar veya kampanyaların etrafında çalışan dağınık tweeçiler tarafından yayılıyor" dedi. Dewey'nin yazıları 2014'te başladı fakat birilerini ikna edebildiği konusunda şüpheleri olduğu için Dewey geçen yılın sonunda doğrulama işini bırakmaya karar verdi. Dewey bu kararını "Birçok açıdan bir iddiayı çürütmek insanların o konu hakkında hissetiği yabancılaşmayı ya da öfkeyi pekiştirdi ve sonuç olarak kaş yaparken göz çıkardım" şeklinde açıkladı. Diğer teyitçiler daha umutlu. İnternetteki yalan haberleri ortaya çıkarmanın sınırlarından haberdarlar ama sarfedilen çabanın da yararlılığından eminler. İnternetteki söylenti doğrulama sitelerinin en eskilerinden biri olan snopes.com'un yönetici editörü Brooke Binkowski " Her zaman daha fazla yapılacak iş var. Sisifos gibi geri yuvarlanacağı halde kayayı tepeden yukarı doğru itiyoruz," diyor. Evet. Bence yakında o kaya hepimizi ezecek.
Araştırma: Algoritmalar komplo teorilerini destekleyerek gerçekleri tahrif ediyor
https://teyit.org/teyitpedia/algoritmalar-komplo-teorilerini-destekleyerek-gercekleri-tahrif-ediyor
*Bu içerik ilk kez " Social Network Algorithms Are Distorting Reality By Boosting Conspiracy Theories " başlığıyla Fast Company tarafından 27 Temmuz 2020 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Anonim bir kaynağın Facebook'un Popüler Haberler için geliştirdiği algoritmanın (ve Popüler Haberler'i düzenleyen çalışanların) muhafazakar haberleri sakladığına dair ortaya attığı iddia, birçok tartışmaya yol açtı. Haberler doğru olsun olmasın, bu tartışmanın altında konuşulmayan bir gerçeklik yatıyor: Sosyal ağlarımızı yöneten algoritmalar siyasi sistemimizin gerçekliğini değiştiriyor. Filtre balonu kavramı, arama motorlarındaki öneri sisteminin bizim neyi sevdiğimizi öğrenmesi ve bizimle aynı görüşteki şeyleri göstermeye çalışması ile ortaya çıktı. Algoritmalar, ağların yarattığı etkiler ve masrafsız yayıncılık uçuk teorilerin yayılmasını sağlıyor ve kontrol edilmediği zaman, doğrulanmış olsalar da olmasalar da karar vericilerin fikirlerini etkiliyor ve kamoyunu şekillendiriyor. Öncelikle, tüm sistemi yöneten bu teknolojiyi anlamak çok önemli. Birçok algoritmanın çalışma şekli basittir; Web'deki şirketler, içeriği (haberler ve arama sonuçları dahil) okuyucularının zevkine ve ilgilerine uygun olarak düzenlemeye çalışır. Fakat, filtre baloncuğu terimini yaygınlaştıran yazar Eli Pariser bir TED konuşmasında bunu şöyle ifade ediyor: "Ortada istenmeyen bir sonuç var. Bir filtre baloncuğunun içinde kısılı kaldık ve dünya görüşümüze karşı çıkacak ya da değiştirecek bilgiyle karşılaşmıyoruz." Facebook haber akışı ve kişiselleştirilmiş arama yalnızca bize özel, şekillendirilmiş sonuçlar veriyor çünkü sosyal ağın işi bizi ilgili ve mutlu tutmak. İyi hissetmek etkileşimi arttıyor. Bu da Facebook üzerinde daha fazla zaman harcamamızı sağlayarak bizi reklamlar için daha uzun süre hedeflenebilir hale getiriyor. Pariser'e göre, internetin gizlice düzenlenmesi karşılaşacağımız şeyleri sınırlandırıyor. Pariser, bu gidişatın hem bizim için hem de demokrasi için iyi olmadığını ifade ediyor. Kongre eski kütüphanecisi Daniel J. Boorstin , 1962 yılında yayınlanan The Image: A Guide to Pseudo-Events in America isimli kitabında teknoloji aracılığıyla gerçekliği değiştirme kabiliyetimizin çok ilerlediği ve gerçekliği yendiği bir dünya tarif ediyor. Pariser'in TED konuşmasından bu yana, sosyal ağların birincil haber kaynağı olduğu bir noktaya geldik. Haberleri gazete, dergi gibi geleneksel kaynaklardan almanın yerine geçen bu yeni model, bütün haberleri sosyal ağlardaki popüler hikayelerden almak. Tanıdığımız insanların, onlara güvendiğimiz için bizi etkileme olasılığı oldukça yüksek bu yüzden onların fikirleri ve inançları bizimkileri de şekillendirir. Bu da sosyal ağların arkasındaki teknolojiyi geliştirmek için kullanılıyor. "Yakınlık" eskiden karşı komşuyu tanımak anlamına gelirken, bugün bu kelime online toplulukları da kapsıyor. Aynı şekilde düşünen insanları coğrafyadan bağımsız olarak bulmak her zamankinden daha kolay. Kullanıcı Facebook'ta bir gruba katıldığı zaman, sosyal ağ aynı konudaki başka grupları ve benzer kullanıcıların katıldığı benzer konulardaki diğer grupları önerir ve bu akıllıca bir iş modelidir. Fakat bu, kullanıcıların bir komplo teorisi grubuna katılmalarıyla, algoritmik olarak istemedikleri kadar başka komplo teorisi gruplarına da yönlendirileceği anlamına geliyor. Çocuklara aşı yaptırılmasına karşı olanların kurduğu bir gruba katıldığınız zaman size önerilen GDO karşıtlarının, Chemtrail komplocularının, Dünya'nın düz olduğunu iddia edenlerin (evet, gerçekten) yer aldığı diğer gruplar olacaktır. Öneri sistemi kullanıcıyı tavşan deliğinden çıkartmak yerine, onları daha da derine itiyor. Partizan filtre balonlarından geçeli çok oldu ve kendimizi kendi gerçekliklerini yaşayan ve buna göre hareket eden birbirinden kopmuş toplulukların aleminde bulduk. Bu meseleyi körükleyen başka bir teknoloji trendi de fikirleri internette masrafsız bir şekilde yayınlamak ve bu fikirlerin çevresinde bir dinleyici kitlesi oluşturmak. Bir konu hakkında kararsız kalanları ikna etmek için özel olarak içerik üretmek her zamankinden daha kolay. Özellikle şiddet içeren radikallik ve sözde-bilim konularında bu gerçekten büyük bir sorun. Kişisel yayıncılık; saygın medyaya ait doğrulama, editörlük, dağıtımcılık gibi denetim ve denge mekanizmalarını yok etti. Sosyal yayın platformları hepimizi içerik üreticilerine dönüştürdü ve interneti yetenekli, eskiden sesini çıkaramayan insanların duyulmasını sağlayan harika ve son derece önemli bir yenilik haline getirdi. Kalabalığın bilgeliğine inanıyoruz çünkü platformlarımızın doğasında var olan kanı, iyi içeriğin farkedileceği ve kötü içeriğinse gerileyip internetin görünmeyen, yalnız köşelerine itileceğidir. Fakat, marjinal içeriğin giderek yaygınlaşması artık bu kanının eskisi kadar doğru olmadığını gösteriyor. Sosyal platformlar, bizleri etkileşim içinde tutmak için (ilgilenebileceğimiz reklamlarla hedefleyerek) doğru olsun ya da olmasın popüler olanı yüzeye çıkarmak için tasarlanmışlardır. İnternet kullanan yetişkinlerin neredeyse yarısının haberleri Facebook üzerinden aldığını düşünürsek, sosyal platformlarda neyin doğru olduğu meselesi önemlidir. Ayrıca haberler platformdan platforma atlayarak yeni kitlelere ulaşıyor ve daha önce erişilmesi imkansız olan hızlarda yayılıyor. Örneğin, birçok Brezilyalı, gerçek sebebin aşılar, Monsanto ya da GDO taşıyan sivrisinekler olup olmadığına emin olamasa da devletin kendilerine Zika'nın doğum kusuruna sebep olması konusunda yalan söylediğini düşünüyor. Portland'lılar 2013'te diş sağlında sıradan bir uygulama olan suyun florlanmasına referandumla dur dediler. Florlamanın ne olduğu ise sorduğunuz gruba göre değişiyor: Ya faşist rejimler tarafından halklarını pasifize etmeye yönelik bir taktik ya da maddenin kendisi kansere sebep olan zehirli bir kimyasal. Örneğin, Teksas'a bağlı Bastrop County'nin sakinleri rutin bir askeri tatbikat olan Helm 15'in, sıkıyönetim ilan etmeye ve Teksaslı'ların silahlarına el koymaya yönelik bir komplo olduğuna ikna olmuşlardı. O kadar çok şamata oldu ki konu Teksas Valisi Greg Abbott'un masasına kadar geldi. Abbott Teksas Eyalet Muhafızları'nı tatbikatı izlemekle görevlendirerek bu komplo teorisini meşrulaştırdı. Bunun insan yapımı gerçekliğin internete yansıması olduğunu ve hepimizin bu "diğer" dünyaya maruz kalmadığını iddia edebilirsiniz. Bu, ihtimallerden bir tanesi ama artık internet sadece gerçeği yansıtmakla kalmıyor onu şekillendiriyor da. Bu teorilerin internette keşfedilebilir olması bu olguyu yaratmaya yetiyor. Sosyal medyanın sorunu hırs konusunda asimetrik olmasından kaynaklanıyor. Birçok meselede, sosyal medyadaki en aktif sesler, komplocu saçmalıklardan oluşuyor. İnsanların çoğu, aşıların otizm yapmadığını ve 11 Eylül'ün içeriden bağlantılı bir eylem olmadığını biliyor. Bu yüzden de bariz olanı pekiştirmek için saatlerini harcamıyorlar ama hırslı komplo teoricileri ve radikaller "koyunları uyandırma" davası yolunda çok fazla içerik üretiyor. Örneğin, geçen ay, bir araştırma Instagram'da ve Pinterest'te aşı karşıtı ve destekçisi içeriğin yüzdelerine bakmış ve içeriğin yüzde 75'nin aşı karşıtı olduğunu ortaya çıkmış. 2000'lerde yapılan araştırmalarda ise aşı karşıtlarının oranı sadece yüzde 25'miş. Hırstaki asimetri, sosyal kanallarda sözde-bilimle ilgili safsata nın yaygınlaşmasında öne çıkıyor. Food Babe'i ele alalım. Facebook'ta bir milyon takipçisi var ve #foodbabearmy etiketi altındaki Twitter ordusu ile şirketleri (örneğin Girl Scouts ) kullandıkları katkı maddelerini açıklamaları için taciz ederek GDO karşıtı "gıda güvenliği aktivistliği" yapıyor. Bu kadının yanlış gündemine karşı yapılan tekzipler, doğrulamalar ve kaldırma talepleri ana akım medyada yayınlanınca, takipçileri daha da derine dalıp büyük tarım ve gıda şirketlerinin tekerleğine çomak soktuklarına ya da gazetecilerin "satılmış" olduğu için bu tarz tepkiler gösterdiklerine inanıyorlar. İnternetteki komplo teorisi gruplarından doğan aktivizm hem parayı hem zamanı boşa harcıyor. Kaliforniyalı Cumhuriyetçi Temsilci Devin Nunes seçmenlerden aldığı mesajların, %90'nın komplo teorisinden oluştuğunu ve göreve geldiği 2003'te ise bu rakamın yalnızca %10 olduğunu belirtiyor. Bu durum imar kanunlarından (BM Gündem 21 korkusu) halk sağlığı politikalarına (suyun florlanması) kadar bütün siyasi süreci de etkiliyor. Örneğin, geçen ay Hawaii'de kanun yapıcılar, eyalatin bir salgın sırasında aşılama ile ilgili federal kuralları daha hızlı hayata geçirebilmesini sağlayacak basit bir yasa teklifini reddetti. Çünkü öfkeli eyalet sakinleri aşıların Zika'ya ve otizme neden olduğu iddia ediyorlardı. Komplo teorilerinin neden var olduğuna dair birçok açıklama var. Bu açıklamalar liderlere ve kurumlara olan güvenin azalması, orantılılık sapması (büyük olayların büyük sebepleri olması gerektiğine yönelik inanç) ve nicelerini içeriyor. En önemli faktör ise doğrulama sapması , bilgiyi zaten inanılan şeyi doğrulamak için kullanmak, Google ve internet sayesinde daha fazla bilginin olduğu dünyayı birçok yönde daha kötü bir hale getirdi. Eğer internette ve gerçek hayatta komplo teorilerinin etkisini ve sıklığını düşürmek istiyorsak, en zeki olanlarımızın hem forvette hem de defansta oynamaları gerek. Bunu nasıl yapacağız? Sürekli gelişen sosyal platformlarımızın tasarlanma şeklini değiştirmemiz gerekiyor. Sosyal ağların kendi yapıları ve hedefleri bizi bu noktaya getirdi. Platform tasarımcılarımız bizi geri götürmeye yönelik hangi adımları atmaları gerektiğini düşünmeliler. Belki de tasarımda etik konusunda daha fazla tartışmamız gerekiyor ve belki de yukarıda bahsedilen Facebook hakkındaki iddialar bunu başlatabilir. Ürün tasarımlarının kamu düzeni üzerinde derin etkisi var ve bu etki giderek güçlenecek. Bu ürünlerin tasarımcılarının ne gibi sorumlulukları var? Bu noktada platformlar güce sahipler. Bazıları okuyucularını bir gönderinin yalan veya hiciv olduğuna dair uyaracak algoritmaları tanıtmaya başladılar. Google "doğruluk sıralaması"nın olasılığını araştırıyor, ki bu güven verici. Bu iyi bir başlangıç ama bir düzenleme algoritmasının kendine göre avantajları ve güçlükleri var. Bu konuda önde gelen endişe ise, özellikle siyaset kökenli komplo teorileri söz konusu olduğunda, şirketleri "gerçekliğin hakemi" konumuna getirmenin kaygan bir zemin olması. Fakat bir yerden başlamamız lazım. Eli Pariser'in de dediği gibi: "Bu algoritmaların içine toplumsal hayat algısı ve toplumsal sorumluluk kodlanmalıdır. Bu algoritmalar filtrelerden neyin geçip geçmediğini belirleyen kuralları görebileceğimiz kadar şeffaf olmalıdır." İnternet gerçek hayattan ayrı değil. Arzu ettiğimiz ağı oluşturmak, arzu ettiğimiz geleceği oluşturmaktır.
Araştırma: Facebook yankı fanuslarından nasıl kaçınabilir?
https://teyit.org/teyitpedia/facebook-yanki-fanuslarindan-nasil-kacinabilir
*Bu içerik ilk kez " How Facebook can escape the echo chamber " başlığıyla Tech Crunch tarafından 3 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. (Sorumsuzluk beyanı: Teyit, Mayıs 2018 itibariyle Facebook'un üçüncü taraf haber doğrulama programının Türkiye'deki partneridir.) Facebook'un yarattığı etki o kadar büyük ki kendi Haber Kaynağı'nın gücü ve etkisi altında eziliyor. Mark Zuckerberg, Techonomy16'da verdiği röportajda, Haber Kaynağı'nın evrimi ve Facebook'un seçimler üzerindeki etkisi üzerine konuştu. Gazeteciler, politikacılar ve uzmanlar Facebook'un seçim kampanyaları ve seçim sonuçları üzerindeki etkisini sorguladılar ve Facebook'un bilgi kaynağı olarak öncelikli pozisyonunu tartışmaya açtılar. Zuckerberg verdiği röportajda filtre baloncuklarının Facebook için önemli bir mesele olmadığını iddia ederek Haber Kaynağı'nı savundu. Asıl sorunun insanların, gerçek hayatta olduğu gibi internette de hoşlarına giden içerikle etkileşime girmeleri ve hoşlarına gitmeyen içeriği ise görmeyi reddetmeleri olduğunu öne sürdü. Zuckerberg "Reddettiğimiz şeyleri görseniz şaşırırsınız. Sorun muhtelif bilginin olmaması değil... Sorun insanları bu içerikle daha yüksek oranlarda etkileşime sokamamamız," dedi. Eğer Facebook, oldukça başarılı olan şu anki gelir modelini değiştirmek ya da "Şimdi Popüler" ürününü genişletmek istemiyorsa, gördüğümüz içeriği daha da çeşitlendirmek için daha iyi özellikleri devreye alması gerekiyor. - İlk olarak, Facebook, seçimler sırasında haberleri düzenlemek için bir grup gazeteciyi işe almalı. Bu gazeteciler birçok farklı kaynaktan en iyi haberleri seçmeliler ve bunları kaliteli ve okumaya değer olarak işaretlemeliler. Ayrıca: Doğrulama meselesi. Google bunu yaptı. Sıra Facebook'ta . - Kişiselleştirilmiş Haber Kaynağı, etkileşime geçtiklerimizi öne çıkardığı ve genellikle hemfikir olduğumuz içerikle etkileşime geçtiğimiz için, Facebook seçim zamanlarında, kullanıcılarının algoritmasız, gerçek zamanlı içeriği görmelerini sağlayacak bir seçenek sunmalı. - Facebook tarafından Cumhuriyetçi, Demokrat veya Liberter olarak sınıflandırılmış arkadaşlarınızın paylaştığı şeyleri gösteren bir filtre hayal edin. - Facebook insanların destekledikleri adayı ilan edebilecekleri bir özellik ekleyebilir ve kullanıcılar böylece hangi arkadaş grubunun ne paylaştığını ve bu paylaşımlar etrafında oluşan tartışmaları görebilir. - Facebook bazı içerikleri partizan olarak işaretleyebilir ve bu haberler karşıt görüşlü bir haber kaynağının Hızlı Makale (Instant Article) linki ile gözükebilir (fakat, bu her mesele ya da her haber kaynağı partizan olmadığı için karmaşıklaşabilir). - Şimdi Popüler genişletilmeli ve sadece bir siyasi haber hakkındaki en çok konuşulan görüşü değil bu konudaki birçok görüşü göstermeli. - Video izlerken ortaya çıkan ve karşıt görüşten içerik gösteren "Önerilen Videolar" penceresi iyi olabilir. - Bir politikacı paylaşım yaptığında Facebook karşıt görüşten bir politikacının gönderisini de gösterebilir. Facebook haber meselesini çözemediği gerçeğini gizlemek için "biz teknoloji şirketiyiz, medya şirketi değil" kisvesinin ardına saklanıyor. Sosyal sorumluluk vaazı veren ve kullanıcı deneyimini ön planda tutan Facebook gibi etkili bir platform için, insanlara kendilerini ifade etmelerini sağlamak amacıyla megafon verip sonra da onları bir yankı fanusu na kilitlemek sorumsuzluktur. Zuckerberg'ün iddialarının aksine, Facebook istese de istemese de haber deneyimimizi etkilediği gibi Amerika'nın seçimi nasıl tükettiğini de derin bir şekilde etkiledi. Haber kaynağı olarak sadece Facebook'u kullanmayı önermiyorum ama bir Pew raporuna göre yetişkin Amerikalılar'ın yüzde 44'ü Facebook'u haber kaynağı olarak kullanıyor. Başka bir araştırmaya göre ise seçim gecesi başka bir güne oranla yüzde 30'luk bir trafik artışı görülmüş . Hatrı sayılır miktarda insanın seçim güncellemeleri, canlı yayınlar ve yapmak istedikleri yorumlar için Facebook'u tercih ettiklerini kesin olarak söyleyebiliriz. Eğer Facebook düzenli olarak kullanıcılara nahoş veya yanlış buldukları içeriği gösterseydi, kullanıcılar Facebook'u bu kadar çok kullanmak istemezdi. Facebook'un gelir modeli ( üçüncü çeyrekte 7 milyar USD) kişiselleştirilmiş algoritmasıyla 1,79 milyar kullanıcısının kendilerini onaylanmış ( ve etkileşim ihtimali daha yüksek ) hissetmelerinden kar ediyor. Facebook bizi görüşlerimizin Haber Kaynağı'nda yankılandığı rahat baloncuklarda tutmak istiyor. Yani evet, Facebook fikirlerimizi onaylayan içeriğe algoritmik olarak öncelik veriyor. Bunu neden değiştirmek istesin ki? Ayrıca insanlar adil bir Facebook kaynağına hazır mı? Devasa nüfuzuyla Facebook, iki tarafı da tatmin ederek bunu değiştirebilir. Facebook yankı fanusunu kırmak için gönülsüzce birkaç girişimde bulundu. Kullanıcıların siyasi görüşleri hakkında verdikleri veriler Wall Street Journal tarafından Blue Feed, Red Feed deneyinde liberal Facebook'u ve muhafazakar Facebook'u karşılaştırmak için kullanıldı. Bu yıl, Facebook bu seçim döneminde nazik olmamızı ve arama çubuğunu (Facebook'un en işe yaramaz özelliği) başka görüşleri keşfetmek yolunda bir araç olarak kullanmamızı isteyen cansız bir video yayınladı. Facebook'un seçim merkezi , insanların adaylar, politikalar ve oylama hakkında bilgi edinmelere yardımcı olan pratik bir rehberdi. Bu merkez tahminen 2 milyon kişinin kayıtlı seçmen olmasını sağladı ama insanların "rahat" bir Haber Kaynağı ile neyi deneyimlediği de önemli. Facebook siyasi olarak kutuplaşmış bu zamanlarda teknolojisini kullanarak haberleri çok partili bir lensten görmemize yardımcı olma ve diğer tarafı görmezden gelme eğilimini değiştirme fırsatını kaçırıyor. Kullanıcı deneyimine öncelik veren bir şirket olarak Facebook çok daha fazlasını yapıyor olabilirdi.
Araştırma: Sosyal medya öfkeli ve bilgisiz partizanlar yaratıyor
https://teyit.org/teyitpedia/sosyal-medya-ofkeli-bilgisiz-partizanlar-yaratiyor
*Bu içerik ilk kez " How social media creates angry, poorly informed partisans " başlığıyla Vox tarafından 26 Ekim 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Bir süre önce, Rus Hükümeti'yle ilişkili bir grup hacker Clinton kampanyasının yürütücüsü John Podesta 'nın e-postalarını çaldı ve WikiLeaks'e verdi. Bu e-postalardan biri muhafazakar çevrelerin epey ilgisini çekti. Onlara göre bu mail, anketlerde Clinton lehine hile yapıldığını gösteriyordu. Bu e-postada, bir Demokrat Parti çalışanı olan Thomas Matzzie 'nin, Atlas Project adlı ilerici bir grup için çalışan danışmanlardan, kendi anketleri için aşırı örnekleme ( Çeviri notu: Aşırı örnekleme -oversampling- orijinal veri kümesindeki bir yanlışlığı düzeltmek için farklı bir veri kümesinden veri alınmasıdır ) istediği anlaşıldı. Zero Hedge ve Gateway Pundit isimli bloglar bunu kanıt olarak gördü ve Clinton kampanyasının ana akım medyayla birlikte seçim anketlerine hile karıştırdığını iddia etti. Hillary Clinton'ın kampanyasını yürüten John Podesta. Fotoğraf: Drew Angerer/Getty Images Eğer bu doğru olsaydı oldukça büyük bir olay olurdu fakat aşağıda açıklayacağım gibi durum böyle değil. Olay Demokratlar'ın kendi içlerinde yaptıkları bir anket hakkındaki konuşmalarının yanlış anlaşılmasından ibaret. Her ne kadar bu haber saçma derecede yanlış olsa da, insanlar paylaşmaktan vazgeçmiyor. Muhafazakar bloglarda ve sosyal medya hesaplarında açıklandığı günden beri dolaşımda ve yanlış bilginin bu uzayan ömrü, medya ortamında endişe verici bir gelişmeye işaret ediyor. Facebook gibi sosyal medya platformları herkesin içerik oluşturup bu içerikleri ailesi ve arkadaşlarıyla paylaşmasını sağlayarak medyayı demokratikleştirdi. Bunun hakkında birçok iyi şey söylenebilir ama ciddi bir dezavantajı da var; geleneksel medyanın kalite filtreleri olmadığı takdirde, saçmalıkların daha rahat dolaşıma girebilmesi için yer açılmış demektir. Haberlerin sosyal medya üzerinden giderek kutuplaşması, liberalleri ve muhafazakarları farklı gerçekliklerde yaşamaya itiyor ve bu da demokratik sistemin işlemesini gün geçtikçe zorlaştırıyor. Washington Post'tan Philip Bump bu komplo teorisi ni ayrıntılarıyla çürütmüş, ama özetlemek gerekirse; deneyimli gazetecelerin bu haberin saçma olduğunu bilmesinin üç sebebi var: Diğer bir yandan, eğer sıradan bir Trump destekçisiyseniz Facebook'ta gezinirken yukarıdaki ayrıntıları farketmemeniz normal. Çünkü yüksek ihtimalle, daha önce aşırı örneklemeyi duymadınız, kampanyaların içe yönelik anketler yaptığını bilmiyorsunuz ve e-postanın 2016'dan değil de 2008'den olduğunu farketmediniz. Böylece, eğer birisi Facebook'ta Clinton'ın seçim anketlerine hile karıştırdığını ve arkadaşlarınızın çoğu, Trump'ı desteklediğiniz halde Trump'ın anketlerde geride kalmasının nedeninin hile olduğunu açıklayan bir gönderi paylaştıklarında, buna inanma ihtimaliniz yükselir ve hatta bu gönderiyi arkadaşlarınızla bir de siz paylaşırsınız. Bu komplo teorisi, bir Facebook kullanıcısından bir diğer Facebook kullanıcısına yayılarak muhafazakar internette patladı. Bu hikayenin yayılışına, insanlara doğru olsun ya da olmasın heyecanlı hikayeler sunmak isteyen Matt Drudge gibi yorumcular tarafından hız kazandırıldı. Bu sadece çevrimiçi medyanın suçu değil. Facebook ve Twitter'ın kurulmasından önce de Talk Radio ve Fox News gibi partizan medya kuruluşları zayıf kanıtlarla komplo teorilerini destekliyorlardı ama problem sosyal medya tarafından daha da derinleştiriliyor. Washington Post gibi bazı ana akım medya kuruluşları "aşırı örnekleme" komplo teorisinin yanlış olduğu açıklayan makaleler yayınladı. Ancak bu makaleler, muhafazakar sosyal medya kullanıcıları arasında, onların görüşlerini onaylamak yerine, bu teorilere karşı çıktığı için yeterince ilgi görmedi. Önemli olan nokta şu ki, yukarıda açıklanan süreç ortalama bir Facebook kullanacısı tarafından fark edilemiyor. İnsanlar geleneksel bir gazeteye baktıklarında önceki günün haberlerinden örnekler görürler. Bu haberler, daha önce yazdıkları nedeniyle okurun en azından bir miktar aşina olduğu profesyonel gazetecilerin haberleridir. Yani, besbelli saçmalık olan bu anket hilesi hikayesini gazete haber olarak göremezdiniz. Facebook ise bu şekilde işlemiyor. Haberlerin örneklemi ailenizin ve arkadaşlarınızın paylaştıklarından oluşuyor ve bu haberlerin çoğu konu hakkında uzmanlığı olmayan amatörler tarafından yazılıyor. Yani yanlış ama insanların önyargılarını doğrulayan hikayeleri; Facebook'ta, aynı konuda doğru ama sıradan bir sonuca varan hikayelerden daha sık görme ihtimaliniz çok yüksek. Sonuç: Partizanlar bir konu hakkında onlarca haber okudukları zaman o konuda iyi bilgilendirildiklerini düşünebilirler. Farketmedikleri şey ise filtre balonları içinde bütün haberleri sadece tek taraftan dinledikleri ve bu tek taraflı haberlerin hepsinin aynı hatalı mantık üzerine kurulu olduğu ya da hoşlarına gitmeyen bir kanıtı görmezden geldiği. Buraya kadar Trump destekçileri arasında yayılan komplo teorilerine odaklandım ama benzer bir mantık solcularda da görülebilir. Mart ayında yine bu konu hakkında yazdığımda , Bernie Sanders destekçilerinin kendilerini nasıl filtrelenmiş bir baloncuk içinde bulduklarını anlatmıştım. Reddit, haberlerin toplandığı ve kullanıcıların bu haberlerden hangilerinin anasayfaya çıkacağına oylayarak karar verdikleri popüler bir platform. Ve mart ayından beri sitenin siyaset kısmına Sanders destekçileri egemen. Sonuç olarak, eğer bu baharda siyasi haberler için Reddit'e güvenseydiniz, gördüğünüz tek şey Sanders'ı öven, Clinton'ı ve Cumhuriyetçileri yeren haberler olacaktı. Sanders destekçileri sadece Sanders'ı öven yazıları okumakla yetinmediler, farklı bir gerçekliğin olduğu bir evrende yaşamaya başladılar. Clinton ön seçimleri garantilediğinde Sanders hayranları gittikçe saçmalaşan teorilerle Sanders'ın hala nasıl kazanabileceğini açıklamaya çalıştılar ve Sanders'ın kazanamayacağı belli olunca da Reddit ve diğer sosyal medya platformları, Bernie Sanders hayranlarını Clinton'ın seçimlerde hile yaptığına ikna etti. Bu doğru değildi. Demokrat Parti'nin ön seçim sürecinin karmaşık ve iyileştirilmeye ihtiyacı olmasına rağmen esas olgu, Clinton'ın ön seçimi daha fazla destekçisi olduğu için kazanması. Komplo teorileri Clinton destekçileri arasında daha az yaygın ama bu konuda kibirli olmamalılar. Eğer seçimler farklı bir şekilde sonuçlansaydı - eğer Sanders ön seçimleri kazansaydı, ya da Clinton Trump'ın gerisinden gelseydi - aynı tür öfkeyi ve paranoyayı Clinton'ın ateşli destekçilerinde de görecektik. Kısa vadede, bu büyük bir sorun değil. Büyük ihtimalle iki hafta içinde Hillary Clinton seçimleri kazanacak ( Çeviri note: Makale 26 Ekim tarihinde yazıldı ve Clinton o sırada hala anketlerde öndeydi ) ve Trump destekçileri söylenecekler ama seçmenlerin iradesini yok saymayacaklardır. 2016 seçimlerinin bu zehirli ortamı Clinton'ın Kongre'deki Cumhuriyetçiler ile uzlaşmasını zorlaştıracaktır. Sorun bunun bir defaya mahsus bir olay olmaması. Gelecek seçimlerde daha da kötüleşecek. Sanders ve Trump destekçilerini Clinton aleyhine hırçınlaştıran teknolojik güçler, büyük ihtimalle gelecekteki başkanlık adayları için de aynısını yapacak. Birçok Demokrat kendilerini Cumhuriyetçi adayın cumhuriyete ölümcül bir tehdit olduğuna ikna edecek veya tam tersi. Sonucu neredeyse kesin olan bu seçimlerde yukarıda bahsedilenler çok şey değiştirmeyebilir ama kıran kırana geçecek bir seçimde her şey farklı olabilir. 2000 seçimlerinde insanlar yeterince gergindi. Şimdi de adayların kıran kırana yarıştığı bir seçimin bu kadar kutuplaşan bir siyasi ortamda yapıldığını düşünün. Bütün demokrasiler iyi işleyebilmeleri için bir miktar tavize ihtiyaç duyar. Güçler ayrılığının bu kadar güçlü olduğu sistemimiz hepsinden daha fazla taviz ister. Bu taviz ise insanların kendileri gibi, karşıt görüşlülerin de aynı kurallara uyacağına olan güvenleridir. Fakat internet, özel olarak sosyal medya, insanların kafasına önyargı dolu saçmalıklar doldurarak bu güveni yok ediyor. Eğer insanlara daha güvenilir bilgi sunmanın bir yolunu bulamazsak, uzun vadede çok büyük problemlerle karşılaşacağız. Makalenin orijinalinde yayınlanan düzeltme: Makalede "aşırı örnekleme" tartışmasının Clinton'ın 2008 ön seçim kampanyası tarafından yaptırılan ankete ait olduğunu söylemiştim. Tom Matzzie'ye göre aslında bu anketler bağımsız bir Demokrat grup tarafından yaptırılmış. Matzzie "Grubumuz hem Clinton hem Obama destekçilerinden oluşuyordu. Hedefimiz Cumhuriyetçi adayı, Demokrat aday her kim olursa olsun durdurmaktı" dedi.
Zuckerberg: Doğrulama platformlarından daha fazla şey öğrenmeyi planlıyoruz
https://teyit.org/teyitpedia/zuckerberg-dogrulama-platformlarindan-daha-fazla-sey-ogrenmeyi-planliyoruz
*Sorumsuzluk beyanı: Teyit, Mayıs 2018 itibariyle Facebook'un üçüncü taraf haber doğrulama programının Türkiye'deki partneridir. Geçtiğimiz haftalarda özellikle ABD’deki başkanlık seçimleri sürecinde, Facebook, dolaşıma giren yalan haberlerin akışını engellemediği için eleştirilere maruz kalmıştı. Facebook CEO’su Mark Zuckerberg ise, yanlış haberlerin seçim sonucunu herhangi bir şekilde etkilemiş olduğu fikrinin “delice” olduğunu düşündüğünü ifade etmişti. Facebook, geçtiğimiz günlerde bu eleştirilere karşılık; yanlış bilgilerin yayılmasını, yalan haberlerin sirkülasyonunu ve bu tür sahtekarlıkları önleyecek bir dizi adımlar atılacağını açıkladı. Bu problem üzerinde uzun zamandır çalıştıklarını ve konuyu ciddiye aldıklarını belirten Zuckerberg, insanların Facebook'ta gördüklerinin yüzde 99'undan fazlasının gerçek haber olduğunu, bunların sadece çok küçük bir miktarının yanlış haberler ve aldatmacalar barındırdığını söyledi. Zuckerberg, yanlış bilgilendirme yüzdesinin nispeten küçük olmakla birlikte, yol haritalarında çok daha fazla çalışma yapmak olduğunu da belirtti. Zuckerberg, Facebook’ta yazdığı bir açıklamada konu üzerine “itibarlı haber doğrulama kuruluşları” ile şirketin görüştüğünü ve birçoğu ile çalışmayı umduklarını da söyleyerek, haberler için eklenecek olan "Haberi sahte olarak bildir" benzeri bir buton sayesinde asılsız haberlere daha kolay müdahale edebileceklerini de belirtti. Zuckerberg’in yol haritasında yer alan diğer adımlar ise, daha güçlü denetim, kolay şikayet, uyarılar, alakalı makalelerin kalitesinin artırılması, reklam politikasında yanlış haberlere dikkat etmek ve fact-checking sistemlerini öğrenmek. Google, kullanıcıları yanlış haberlerle gerçeklerden uzaklaştıran, bu sayede izlenme payını artırmaya çalışan web sitelerini tamamen yasaklayacağını ve AdSense hizmetini kullanmalarına da izin vermeyeceğini açıklamıştı. Aynı uygulamaya geçileceğini belirten Zuckerberg’in açıklamasına göre, Facebook’daki yalan haber sağlayıcılarının reklam sistemini kullanarak para kazanmaları önlenecek. 2015 yılından beri “tık tuzağı” ( clickbait ) haberlere karşı savaş açan Facebook, geliştirdiği yazılımlarla sahte habercileri de sosyal medyadan silecek. Facebook, bu çabasını desteklemek için aynı Google gibi, makine öğrenme algoritması kullanan yapay zeka platformu kullanarak savaşacak.
Araştırma: Yanlış haberlere karşı işbirliği çağrısı
https://teyit.org/teyitpedia/yanlis-haberlere-karsi-isbirligi-cagrisi
Bu içerik ilk kez " A Call for Cooperation Against Fake News " başlığıyla Medium 'da 26 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. John Borthwick ve Jeff Jarvis olarak, gelecekte sahte haberlerle baş etmek ve internette daha iyi deneyimlerin yaşanabilmesi,toplumda medeni ve bilgili tartışma ortamının oluşması için Facebook, Twitter ve Google gibi platformlarabirkaç yapıcı önerimiz var. Önerilerimizin odak noktası, kullanıcıların tartışmalarında daha bilgili seçim yapmasına yardımcı olacak bilgi paylaşımında bulunulması. Bu paylaşımdan kastımız Facebook’tan kullanıcılara, medyadan Facebook’a ve kullanıcılardan Facebook’a güven ve otorite işaretleri. Bu yazıyı basit tutmak için en popüler platformlara yani Faceook, Twitter ve Google’a odaklanacağız. Platformların neyin doğru ya da yanlış, neyin gerçek veya sahte olduğunu yargılayacak bir pozisyona getirilip sansürcü pozisyonuna konumlandırılması gerektiğine inanmıyoruz. Kara listeler oluşturulması konusunda endişeliyiz ve neyin sahte ya da gerçek olduğuna dair kısır tartışmaların bugün yapılabilecek şeyleri gölgelediğini düşünüyoruz. İnternette yaptıklarımızın neredeyse tamamının değerli ve eğlenceli olduğu görüşündeyiz ancak bu deneyimi geliştirmek ve daha sorumlu davranmak için her zaman yapabileceğimiz daha fazla şey var. Bu bağlamda, aşağıdaki somut eylem önerilerini sunuyor ve fikirlerinizi bekliyoruz. Facebook kullanıcılarının yalan haberleri işaretlemesine izin veriyor ama işlev bir menü labirentinde o kadar derine gömülmüş durumda ki bulunması mümkün değil. Bu işlevin bulunmasını kolaylaştırın. Twitter tacizi sessize almak için yeni araçlar ekledi ama kullanıcılar sahte ve şüpheli hesapları bildirebilse ve Twitter kullanıcılara bu verileri kullanarak geri bildirim yapabilseydi daha yararlı olurdu (örneğin, “20 arkadaşın bu hesabı sessize aldı” ya da “bu hesap günde 500 defa tweet atıyor”). Aynı şey Twitter aramaları, Google Haberler ve Google aramaları, Bing ve diğer platformlar için de yararlı olabilir. Fareyi sahte bir haberin üzerine getirdiğiniz zaman bir ihtimal altta açılan pencerede bu içeriğin sahte olduğuna dair bir haber sitesinden ya da Snopes’tan bir haber görebilirsiniz. Lütfen bunu sistematikleştirin. Böylece kullanıcılar bu içerikleri okuduklarında ve daha önemlisi paylaşmayı düşündüklerinde, Facebook ve diğer platformlar kullanıcılara bu doğrulamayı görebilmeleri için, güvenilir haber kaynaklarına ve doğrulama aktörlerine bulgularını bildirebilecekleri bir yol gösterebilir. Böylelikle, en azından bazı viral yalanlar hızlı bir şekilde sonlandırılabilir. Trust Project medyanın bu tarz işaretler üretmesini sağlamak üzerine çalışıyor. Platformların kullanıcılara daha iyi bilgi vermesi gerekli ve medyanın buna yardımcı olması lazım. Tabi ki platformlar, kullanıcılardan ve medyadan aldıkları verileri; standartlarını, sıralamalarını ve diğer algoritmik kararlarını geliştirmek için kullanabilirler. Söylediğimiz gibi, kara ya da ak listeleri desteklemiyoruz (bir hizmeti desteklemek için derlenen listelerin sorumlu ve bilgili bir şekilde yapılmasını istiyoruz). Fakat, kullanıcılar bir gönderinin yazarının üç saattir online ve 35 takipçisi olduğunu ya da sitenin bilinen bir geçmişe sahip olup olmadığını bilseydi daha iyi olurdu. Bildiğiniz üzere Twitter kullanıcıları onaylıyor. Twitter ve Facebook gibi platformların, kullanıcıların Denver Post’u sağlam bir şirket olarak bilirken Denver Guardian’ın daha yeni kurulduğunu bilmelerini sağlamak için çalışması olup olmadığını merak ediyoruz. Medya orijinal içerik üretmelerine rağmen marka değerlerinin internette kaybolmasından endişeliler. Bir haber kaynağını okuyucuların iyi ya da kötü yönde değerlendirmeleri için platformların medya kaynaklarını daha görünür bir şekilde sergilemeleri gerekli. Ayrıca bu, internette tanınmak için uğraşan yayıncıların da işine yarayacak. Teknoloji platformlarının imkanlarını kullanarak haberlerin, fotoğrafların, videoların ve capslerin ilk çıktıkları yerleri bulmalarını istiyoruz. Örneğin, Y kuşağının Clinton’a oy verdiğini gösteren ve 225 bin beğeni alan masmavi bir harita gördük . Halbuki bu harita küçük bir liberal sitenin online anketinin sonucuydu. Platformların bu görselin paylaşıldığı ortamları ve kaynağını bulmasının güç olduğunu sanmıyoruz. Aynı şekilde capsler doğduğunda ve yayılmaya başladığında avatarı malum kurbağa* olan siteden gelip gelmediğini bilmek faydalı olabilir. Her ne kadar bunu başarmak teknik olarak karmaşık da olsa platformların bugün sahip oldukları yüz tanıma sisteminden daha az karmaşık olduğu da açıktır. Filtre balonu sorunu hakkında açık olmak ve kullanıcılara akışlarında çıkmayan haberlerin, hesapların ve kaynakların önerilmesi gerekiyor.. Böylece The Nation okuyucusu National Review’ dan tartışmalı bir makale okuyabilir ve Clinton’a oy veren biri olarak Trump’a oy veren birisiyle iletişime geçip onun dünya görüşünü anlamaya başlayabilir. Kullanıcılar bu özelliği açıp kapatabilir ama en azından bu seçeneğin kendilerine verilmesi lazım. Google’a “George Soros” yazdığınızda Google Soros’un ölüp ölmediği konusunda sizi meraklandırıyor. Hayır ölmedi. Arama motorlarının sadece insanların sordukları ve arattıkları şeyleri yansıttıklarını biliyoruz ama Google bu verilerin bu şekilde ortaya çıkması yüzünden birçok kez dava edildi. Buna rağmen otomatik tamamlama sonuçlarının düzenlenmesinin imkansız ve istenmeyen bir şey olduğunun farkındayız. Fakat otomatik olarak tamamlama sırasında bile daha fazla bilgi verilip verilemeyeceği araştırılmalıdır. Örneğin, “George Soros öldü” araması bir asterisk ve bu iddiayı yanlışlaysan bir sitenin linkiyle birlikte sunulabilir. Yapmanızı önermiyoruz ama Google’da Daily Stormer’ı arattığınızda çıkan listedeki linklerden birisi sizi şu başlığa yönlendiriyor: “Yahudi Sorunu: Yahudi Jake Tapper Siyahi… duyunca sinirlendi”. Bu sitenin mahiyetini ortaya çıkarmak mı daha yararlıdır yoksa arama sonuçlarının yanına Vikipedi’den alıntı yaparak “The Daily Stormer, Amerikan Neo-Nazi ve beyaz ırkçısı bir haber sitesidir” ibaresi koymak mı? Tasarım tercihlerinin sonuçları iyi değerlendirilmelidir. Amcanızın gönderdiği, yüzlerce defa yönlendirilmiş e-postaların ilacı Snopes’a, Pepe’nin kim olduğunu öğreten Google’a ve kaynağını açıklayan bir makale koyan Vikipedi’ye teşekkürü borç biliriz. Ayrıca bu tarz capsleri ve ince mesajların toplandığı ve açıklandığı bir sitenin yararlı olacağı görüşündeyiz. Böyle bir kaynak gizli cümleleri ve kodları fark etmekte ve anlamakta platformlara ve medyaya yardımcı olabilir. Yanlış bir tweeti düzeltebilmek epey iyi olurdu. Bir tweet yuvadan uçup internete dağıldığı zaman değiştirmenin zor olduğunu biliyoruz. Fakat, paylaştığımız bir fotoğrafın sahte olduğunu öğrendiğimizde en azından orijinal tweete bir güncelleme ekleyebildiğimizi ve bu güncellemenin bu resmi paylaşanlara bildirim olarak gittiğini düşünün. Twitter ve diğer platformlar kullanıcılarının yaptıkları yanlışları düzeltmeleri için her imkanı sağlamalıdır. Sevin ya da sevmeyin, Occupy Democrats sayfası insanlara tartışmalarda kendilerini anlatan içerikler sağlayarak haftada 100 ila 300 milyon görüntü alıyor. Geleneksel medya bundan ders almalı. Yeni gerçekliğe uygun olarak gündelik faaliyetlerini halkın olduğu yere uygun bir bağlamda ve her platforma uygun bir şekilde yapması gerekmekte. Medya sadece eski iş modeline odaklanarak ve web sitelerine trafik çekmeye çalışarak varlığını sürdüremez. Yani evet, mesela Nick Kristof haberlerini, gerçeklerini, doğrulamalarını ve eleştirilerini sadece köşesinde değil de videolarla, fotoğraflarla ve diğer araçlarla halka duyurmalıdır. Yalan haber sitelerine reklamı yani maddi desteği keserek Google ve Facebook doğru yönde adım attılar . Apple ve diğer reklam platformları da aynısını yapmalılar. Aynı zamanda yayıncılar da Taboola ve Outbrain gibi şüpheli kaynaklardan gelen içeriği yaymanın neticelerini iyi değerlendirmelilerdir. Platformlar burada belirtilen sorunları çözmek için geliştiricilerden gelecek yardımlara kapılarını açmalı. Yalan haber karşısında içinde bir grup öğrencinin de bulunduğu bir ekip, kullanıcılara sosyal medyada okudukları kaynaklar hakkında daha fazla bilgi sunmayı başardı . Platformları API’lerini açmaya ve geliştiricilere her türlü yardımda bulunmaya davet ediyoruz ve sadece internetteki söylemin kalitesini değil toplumdaki sivil söylemi ve tartışmaların kalitesini artırmalarını istiyoruz. İçerik yaratmak, düzenleme yapmak ya da platform dışından editörlerle rekabet etmek için değil ama şirketlere ve ürünlere sosyal sorumluluk bilincini aşılamak, teknologlara gazeteciliği ve gazetecilere de teknolojiyi açıklamak, burada belirtildiği gibi haber kurumlarıyla işbirliği ve en önemlisi kullanıcıların deneyimini iyileştirmek için platformlar editörlere ihtiyaç duyuyor. Bu sorumluluk ve deneyim bütün platformlar tarafından benimsenmeli. Bu iş yeni bir fonksiyonun eklenmesiyle bir anda bitecek bir şey değil. Platformlar, medya şirketlerinin ve üniversitelerin bir araya geldiği ve haberleri iyileştirmeye odaklanan First Draft Koalisyonu ya da haberlerde otorite sinyallerini toplayan Trust Project ’e benzer bir organizasyon kurmalı ve bu gruplarla işbirliği sağlamalı. Bu organizasyon burada önerdiğimiz maddelerin etrafında yapılacak tartışmalar ve icraatlar için bağımsız bir merkez olabilir. Buna Bilgili Tartışma Projesi de diyebilirsiniz. Biz de kendi kaynaklarımızı bu görev için kullanacağız. Betaworks’ten John Borthwick bu sorunları çözme yönünde çalışan yeni şirketlere yatırım yapacak ve onları destekleyecek. CUNY’den Jeff James yukarıda kurulmasını önerdiğimiz organizasyonu kurmaya yardımcı olacak, toplantılar düzenleyecek ve destek arayacak. Bütün bunları tartışmalarımız, seçimlerimizi ve toplumumuzu daha iyi bilgilendirme yönündeki önerilerini almak için yapıyoruz. Sürekli olarak büyüyen listemize siz de bir şey koyun, destek verin. *Yazarların bahsettiği kurbağa Pepe’dir . Bahsedilen site ise 4chan.org’dur (çeviri notu)
Araştırma: ABD'deki seçimler sırasında dolaşıma giren 6 yanlış bilgi türü
https://teyit.org/teyitpedia/abddeki-secimler-sirasinda-dolasima-giren-6-yanlis-bilgi-turu
Bu içerik ilk kez " 6 types of misinformation circulated this election season " başlığıyla Columbia Journalism Review tarafından 18 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. 4 yıl önceki Sandy Kasırgası sırasında ne kadar çok yanlış içeriğin dolaştığını hatırlayın. O zamanlar bu meseleyle nasıl baş edileceğine dair birçok tartışma vardı. The New Yorker’dan Sasha Frere-Jones Twitter’da yanlış bilginin hemen farkedip kendi kendini düzeltebileceğini iddia ederek platforma “kendi kendini temizleyen fırın” demişti. Artık gazetelerin hatalarını düzeltmeleri için 24 saat beklememiz gerekmiyordu. Başkanlık seçimi sonrasında, Facebook ve Twitter gibi sosyal platformlar sayesinde yayılan yanlış bilginin çapını ölçmeye çalışıyoruz. Bozuk bilgi ekosistemi mizi düzeltecek çareler arıyoruz. En popüler öneri, platformların birçok dilde çalışacak yüzlerce editör alıp neyin görünüp neyin görünmeyeceğine karar vermeleri.. Fakat, Jeff Jarvis’in de yazdığı gibi ne istediğimiz konusunda dikkatli olmalılıyız. Facebook’un doğruluk hakemi olmasını istemeyiz. Bunun yerine, sosyal platformların filtreleme ve işaretleme özelliklerini eklemelerini istiyorum. Bu platformlar gazetecilerle ve psikologlarla çalışarak yeni bir görsel gramer üretmeliler. Böylece içeriğin doğrulanma, yanlışlanma, düzeltilme veya onaylanma süreçleri şeffaf ve haberin kaynağını merak eden herkese açık olabilir. Bunu yapmanın bir yolu orijinal içeriğe bir çeşit filigran eklemektir. Yanlış bir iddia binlerce retweet alırken bu tweetin doğrulamasının sadece 20 retweet alması moral bozucu. Bu filigranlar akışta daha fazla yanlış içerik görmemdense ispatlanmış içerik görme ihtimalimi yükselterek aynı spam filtreleri gibi çalışabilirler. Bazı yanlış içerikler gözden kaçabilir ya da bazı gerçek içerikler “spam” olarak etiketlenebilir ama e-posta kutum gibi eğer bilgiye erişimimi iyileştirecekse noksanları kabul edebilirim. Facebook’taki sahte haber sitelerinden daha büyük sorunlarımız var. Bu mesele sosyal medyayı içerik keşfetmek için kullanan medya kurumları için de büyük bir problem. Yalan haber grameri geliştirmeye başlamak için bu seçim döneminde gördüğümüz altı yanlış bilgi türünü bir araya getirdim. Donald Trump’ın ilk seçim kampanyası reklamı Kuzey Afrika’da Fas’tan Melilla’ya geçen göçmenleri sanki Meksika sınırını geçen göçmenler gibi gösteriyordu. Bu videonun içeriği sahte değildi ama kullanıldığı bağlam yanlıştı. YASADIŞI GÖÇÜ DURDURUN - TRUMP Seçime doğru ilerleyen haftalarda, mükerrer oy kullanımını gösteren bir video ortaya çıktı. Benim de üyesi olduğum First Draft News’den Alastair Reid’in de açıkladığı gibi videodaki tarih damgası videonun Rusya’daki seçimlerde yani 18 Eylül’de çekildiğini ortaya koyuyor. Google’dan ters görüntü araması da görüntünün kaynağını onaylıyor. Yine içerik doğru ama bağlam yanlış. Eric Trump ve kampanya sözcüsü Kellyanne Conway bu sahte ABC haber sitesini retweetlediler. Eric Trump: Sonunda gerçek ortaya çıktı #SahtekarHillary Haber: Donald Trump Protestocusu Konuştu: … yapmam için bana 3.500 USD verdiler. Linke yakından baktığınız zaman alan adının resmi ABC News linki olmayan abc.com.co olduğunu görebilirsiniz. The New York Times ve Daily Mail de yakın zamanda kopyalananlar arasında. NowThis de sahtekarlık kurbanları arasındaydı. Ekim ayı başlarında birisi NowThis’in markasını kullanarak yalan bir video üretti. NowThis sadece sosyal medyada yayın yaptığı için ve yönlendirdiği bir sitesi olmadığı için sosyal ağdaki bu algıyı düzeltti. Sadece sosyal medya üzerinden yayın yapan markaların sayısı artıyor, bu yüzden sosyal ağların, düzeltmelerin içerikle birlikte dolaşmasını sağlayacak bir yol bulmaları gerekiyor. NowThis markasıyla, Clintonlar ve sözde tecavüz kurbanlarıyla alakalı bir video dolaşmaktadır. Bu videoyu biz üretmedik. Bütün bu yanlış içerik türleri arasında en çok ilgiyi sahte haber siteleri gördü. BuzzFeed’denCraig Silverman’in geçtiğimiz birkaç hafta boyunca yaptığı araştırması Makedonyalı gençlerin para kazanmak için sahte haber ürettiklerini ortaya çıkardı. Silverman’ın en son analizi sahte haberlerin ne kadar etkileşim aldığını gösteriyor. Papa’nın Trump’a destek verdiğine dair iddia,“Hakkında” kısmında (bir çok kullanıcı için bir tık uzakta) “kurgulanmış haber sitesi” yazan WTOE 5’ten çıkmış. Göz göre göre yalan haber yapan bu tarz siteleri işaretlemenin bir yolu olmalı. Papa Francis Trump’a desteğini açıklayarak Bütün Dünyayı Şaşırttı ve Açıklama Yaptı MIT’de araştırmacı olan Brian Forde, geçtiğimiz günlerde sahte haberleri e-posta spamlerine benzetti. Forde “Çöp kutusunu, bazen ‘iyi’ postaları kaybetmemize rağmen kabul ettik çünkü aksi halde spam selinde boğulacaktık.” dedi. Sosyal medya kullanıcıları, haber kaynaklarını sahte olarak işaretleyen otomatik bir sistemden yararlanabilir gibi gözüküyor. Eğer kullanıcılar çöp akışına dalmak isterlerse dalabilirler ama büyük ihtimalle bunu yapmayacaklardır. Sahte haberlerin dışında, sahte bilgi de sıklıkla grafikler, görüntüler ve videolar eşliğinde servis ediliyor. Çok paylaşılması amacıyla bu capsler o kadar yaratıcı ve ikna edici hazırlanıyor ki nerede nasıl doğrulanacağını bilmeyi bırakın, bir çok kullanıcının aklına içeriği sorgulamak bile gelmiyor. Amerikan seçimleri öncesinde internette dolaşan aşağıdaki görseller insanların evde kalarak, kısa mesajla oy kullanabileceklerini iddia ediyor ki yanlış. Tweet: Hillary destekçileri SMS ile oy verebilirler ama Trump destekçileri sandığa gitmek zorundalar! ADİL DEĞİL! Görüntü: Erken Oy Verin. Bugün “Hillary” Yazın 59925’e gönderin. Tweet: #Onunlayım #YaşasınHillary Görsel: Kuyruğa girmeyin. Evden oy kullanın. “Hillary” yazın 59925’e gönderin. Montajlanan görüntüler ve videolar haber ekosisteminin büyük bir parçasıdır çünkü yatak odası sahtekarları tarafından kolaylıkla üretilebilirler ve çoğunlukla haylazlık olarak görülüp önemsizleştirilmekte ve yok sayılmaktadırlar. Fakat, acil durum hatlarına yapılan telefon şakaları artık nasıl komik değilse, montajlanmış yalanlar da seçimler, terör saldırıları ya da insani bir kriz söz konusu olduğunda artık zararsız değildir. ABD seçimlerinden birkaç hafta önce Göçmenlik ve Gümrük Polisi’nin (ICE) oy merkezinde tutuklama yaptığını iddia eden aşağıdaki görsel internette ortaya çıktı. Bir yasadışı göçmenin oy kullanmaya çalışırken tutuklandığına dair haber aldım. ICE oy merkezlerini yakından izliyor! Teşekkürler ICE! Basit bir tersten görsel arama, iki adamın ön seçimler sırasında Arizona’da çekilen bir fotoğrafa montajlandığını gösteriyor. Dediğim gibi, bu örnek, doğrulamanın yalan içerikle birlikte dolaşmasının gerekliliğini gösteriyor. Her kullanıcının benzer doğrulama kontrollerini yapmasını beklemek gerçekçi ya da etkili olamaz. Parodi içerik yalan içeriği tespit etmek için algoritmik kurallar oluşturmayı zorlaştırıyor. (Yine de bütün dünyadan satir sitelerini toplayan bir veritabanı oluşturmak gayet mümkün. Bu veritabanı The Onion’u* ciddiye alan kullanıcılar için bile yardımcı olabilir.) Chuck Todd Meet the Press’de Rudy Giuliani ile röportaj yaptığında, Todd Guiliani’ye ilk seçim münazarasından sonra attığı tweeti sordu. Bu münazarada @realDonaldTrump en iyi performansını gösteremedi ama iki tane daha var. -Rudolph Giuliani(@rudygiulianiGOP) 27 Eylül 2016 Giulaiani böyle bir tweet atmadığını belirtti ve tweetin aslında hesabın açıklama kısmında kendisini eski valinin parodi hesabı olarak tanıtan kullanıcıdan geldiğini ifade etti. *Zaytung benzeri satirik haberler yapan bir site.
Post-truth neden bu kadar gündemde?
https://teyit.org/teyitpedia/post-truth-neden-bu-kadar-gundemde
Son günlerin popüler kelimesi, post-truth . O kadar popüler ki, Oxford Sözlük 2016 yılının kelimesi olarak post-truth’u seçti . Ülkemizin iç karartan ve kısır gündeminde bu konu üzerine konuşmaya pek fırsat bulamıyoruz ama aslında bizi de doğrudan ilgilendiren bir husus. Peki post-truth ne demek, yeni bir kavram mı, neden şimdi gündeme oturdu, bizi neden ilgilendiriyor? Post-truth, ya da farklı kullanımıyla post-fact’in Oxford Sözlük’teki tanımı şu şekilde: ‘Post-truth’ bir sıfat olarak, ‘nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu’. Türkçe’deki karşılığı hususunda sürmekte olan bir tartışma mevcut . Önerilen kavramlar ‘gerçek-ötesi’, ‘gerçek-sonrası‘, ‘post-gerçek’, ‘post-hakikat’, ve ‘post-olgusal’. Bu yazıda, kendi tercihim olan post-gerçek kelimesini kullanacağım. Sözlük tanımının katılığının ötesinde kavramsal olarak gerçeğin, olguların, hakikatin artık geçerli olmaması durumu anlamına geliyor. Yani post-gerçek siyaset dediğimizde, gerçeklerin öneminin olmadığı bir siyasal alandan bahsetmiş oluyoruz. Peki bu post-gerçek kavramı yeni mi ortaya atıldı? Hayır, ilk kez şimdiki bağlamında 1992 yılında bir tiyatro oyununda geçen kelimenin bugünkü popülaritesine giden yola ilk adımını Ralph Keyes tarafından yazılan ve 2004’te basılan ‘The Post-Truth Era’ (Post-Gerçek Dönem) kitabıyla attı. 1992’den beri dolaşımda olan, 2004’te üzerine koca bir kitap yazılan post-gerçek nasıl oldu da 2016’da yılın kelimesi seçilecek kadar bilinirlik kazandığına gelecek olursak… Post-gerçek kavramına atıflar ilk olarak Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çıkmasına dair referandum sürecinde, yani Brexit tartışmaları sırasında yapıldı . Brexit savunucularının aslı astarı olmayan birçok argümanı en yetkin ağızlardan dolaşıma sokmaları ve işin kötüsü bu yalan iddiaların kitlelerce doğru kabul edilip seçim sonuçlarını etkilemesi AB üyeliğini savunanları çileden çıkarttı. İddialar arasında İngiliz sağlık sistemi NHS’e gidecek paraların AB’ye destek olarak aktarıldığı, yani sağlık sisteminden yeterince faydalanamayan İngilizlerin AB’yi suçlaması gerektiği vardı. İşin aslının iddia edilenin tam tersi olması sonucu değiştirmedi, bu yalan iddiaya milyonlarca insan inandı ve sonuçta referandum Brexit lehine sonuçlandı. Bir sonraki kırılma noktası ise ABD bakanlık seçimlerinde yaşandı. Kampanya boyunca özellikle Donald Trump aslı astarı olmayan iddialarla ortalığı kirletti, mesnetsiz argümanlara dayanan polemikler yarattı ve ana akım medya da ekranlarda reyting, İnternet’te ise trafik uğruna gündemi bunlarla doldurdu . Daha da kötüsü, özellikle Facebook ve Twitter’da Trump destekçileri arasında yalan haberler hızla yayıldı, uzun süre dolaşımda kaldı ve kamuoyunun adaylar ve politikalarıyla ilgili algısını manipüle etti. Her ne kadar bu yalan haberler Trump’ın seçilmesinde tek etken değilse de, seçim sonuçları üzerinde ciddi bir etkisi olduğu üzerinde genel bir kanaat oluşmuş gözüküyor. Sosyal medyanın, kamuoyunu manipüle etmesi hususunda vurgulanan birkaç temel nokta var: İlki özellikle Facebook’un algoritmaya dayanan içerik gösterme mekanizmasıyla ilgili. Facebook algoritması, kullanıcılarına ilgilerini çekebilecek, etkileşime girecekleri içerikleri sunacak şekilde tasarlanmış. Dolayısıyla, kullanıcılar ekseriyetle Facebook akışlarında kendi siyasi görüşlerine uygun içeriklerle karşılaşıyor, karşıt fikirlerden haberdar olmuyorlar. Algoritmanın filtrelediği içerikler tek yönlü olduğundan, bu yapıya filtre baloncuğu ( filter bubble ) deniyor. Benzer şekilde özellikle Twitter’da kullanıcıların hep kendileriyle aynı görüşte kullanıcılarla takipleştmeleri ve etkileşime girmeleri sonucunda yankı fanuslarının ( echo chamber ) oluştuğu söyleniyor. Post-gerçek meselesinde yeni medyanın büyük kurumları ağır eleştiriler alıyor . Facebook algoritmasının şeffaf olmaması , trend olan başlıkların denetlenmesi için editör kullanmaması, ve en önemlisi de yalan haberlerin dolaşıma girmesi ve orada uzun süre kalması nedeniyle eleştiriliyor. Twitter’a yöneltilen eleştiriler, propaganda amaçlı kullanılan bot hesaplar (Tweet atabilecek şekilde programlanmış algoritmalar) ve trolleri (propaganda amaçlı tweet atan, genellikle bu işi para karşılığı ve organize bir şekilde yapan kullanıcılar) engellememesi ile ilgili. Google’ın eleştirilmesinin sebebi de, yalan haberlerin arama sonuçlarında üst sıralarda çıkabilmesi ve uzun süre silinmeden orada kalması . Burada unutulmaması gereken husus, tek suçlunun yeni medya olmadığı; zira geleneksel medya da sistemin gözcülüğü görevini yerine getirememekle ağır şekilde itham ediliyor . Daha da kötüsü, sadece medya değil, sistemin dengede durmasını sağlayan köklü kurumların tamamında bir çöküş olduğu yönünde bir kanaat var. Bu vaziyet sadece ABD ve batıda vuku buluyor değil; Türkiye gibi basın özgürlüğünde son sıralarda yer alan ülkeler için durum çok daha vahim, zira bizde bu kurumlar hiçbir zaman güçlü olamamıştı. Tabii hemen enseyi karartmaya gerek yok; zira yapılabilecek çok şey var . Google ve Twitter hemen , Facebook ise biraz nazlandıktan sonra sorumluluklarını kabul etti ve taşın altına elini soktu. Bundan sonraki süreçte gazetecilere, doğrulama kurumlarına, medyaya, akademiye, yeni medya platformlarına, doğruyu savunma görevi olan tüm kurumlara büyük iş düşüyor.
Vaka çalışması: Yanlış bilgi nasıl yayılıyor?
https://teyit.org/teyitpedia/vaka-calismasi-yanlis-bilgi-nasil-yayiliyor
Bu içerik ilk kez " How Fake News Goes Viral: A Case Study " başlığıyla The New York Times tarafından 11 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Austin’deki bir pazarlama şirketinin kurucusu olan 35 yaşındaki Eric Tucker’ın 40 Twitter takipçisi vardı. Fakat, Trump’ı protesto etmek için para alan protestocuların taşındığı otobüslerle ilgili tweeti, Donald Trump’ın da körüklediği, ulusal bir komplo teorisi haline geldi. Tucker’ın gönderisi Twitter’da en az 16 bin retweet alırken, Facebook’ta ise 350 binden fazla paylaşıldı. Fakat, Tucker olayı yanlış anlamıştı. Ortada protestocularla dolu otobüsler yoktu. Fakat bu bir şeyi değiştirmedi. Bazen sahte haberler, reklamlardan para kazanmaya çalışan Balkanlar’daki ergenler veya Amerika’daki girişimciler tarafından üretilirken, yanlış bilgi bazen de radikal bir çevrede, yanlış bilgilendirilmiş normal insanlar tarafından ortaya atılabiliyor. The New York Times, Tucker’ın sildiği tweeti inceledi. Hızın gerçeklerden daha önemli olduğu, insanların birbirine sürekli bağlı olduğu bir dünyada bu olay sade bir vatandaşın gözleminin yanlış olduğu kanıtlansa bile nasıl dayanak noktası olabileceğini gözler önüne seriyor. Tucker, yaşadığı şehirde Trump protestoları olduğu haberini okuduktan sonra Austin şehir merkezinde kalabalık bir otobüs konvoyu görünce bunun garipsemiş ve bu iki olayın birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüp bu otobüslerin fotoğraflarını çekmiş. Twitter’da ’“ Austin’deki Trump karşıtı protestocular göründükleri kadar organik değillermiş. İşte geldikleri otobüsler. #sahteprotestolar #trump2016 #austin” ifadesiyle paylaşmış. Tucker bu bölgede konferans olup olmadığını Google’dan kontrol ettiğini ve bir şey bulamadığını ifade etti. (Aslında otobüsler Tableau Software adlı bir şirket tarafından 13 bin kişilik bir konferans için kiralanmış.) Tucker bir röportajda, kendisinin “küçük bir kitle tarafından izlenen sade bir vatandaş” olduğunu söyleyerek “Aklımın bir köşesinde başka bir açıklama olabileceğini düşündüm ama pek makul gelmedi.” dedi. Tucker ayrıca “Çok meşgul bir iş adamı” olduğunu ve paylaştığı her şeyi büyük kitlelere ulaşmayacağı sürece doğrulayacak zamanı olmadığını da belirtti. İlk önemli adım birkaç saat sonra atıldı. Tucker’ın tweeti “ SON DAKİKA: Otobüsleri buldular! Onlarcası Austin protestolarının birkaç blok ötesinde park edilmiş halde bulundu.” başlığıyla Trump’ın Reddit’teki ana topluluğunda paylaşıldı . Bu gönderi çok kısa zamanda protestolardan hayırsever milyarder ve topluluğun sık sık hedeflediği George Soros’u da sorumlu tutan 300 yorum aldı. Çılgınlık ertesi sabah başladı. Bir kullanıcı muhafazakar bir tartışma forumu olan Free Republic’de Tucker’ın gönderisiyle ilgili Reddit başlığının linkini vererek tartışmaya dikkat çekti ve online dünyaya konuyu daha fazla yaydı. Daha sonra, ismini “Duck Dynasty” yıldızlarından alan ama kendileriyle ilgisi olmayan Robertson Family Values ve Donald Trump Commander in Chief 2020 gibi Facebook sayfaları Free Republic’teki tartışmaya link verdiler. Bu gönderilerin her biri 5 binden fazla paylaşıldı ve 300 binden fazla Facebook kullanıcısı Free Republic başlığının linkini paylaştı. Otobüs şirketi Coach USA Kuzey Amerika’nın kurumsal ilişkiler müdürü Sean Hughes, iddiayı Facebook’ta gören bir arkadaşı kendisini aradığında ve konu ile ilgili birkaç e-posta aldıktan sonra söylentiden haberi olduğunu ifade ediyor. Fox televizyonundan bir muhabir o gün içerisinde Hughes ile iletişime geçti. Hughes, Coach USA otobüslerinin hiçbir şekilde Austin protestolarıyla alakası olmadığını söyledi. Fakat bu online sansasyonu durdurmaya yetmedi. Hughes başka bir röportaj sırasında Fox muhabirinin kendisine “Büyük ihtimalle çok daha sık aranacaksınız çünkü bu olay çok konuşuluyor.” dediğini ifade etti. Hughes “Ne olup bittiğiyle alakalı beni arayan ikinci gazetecisiniz. Blogçu falan kimse aramadı halbuki web sitemiz üzerinden kolayca ulaşılabilir durumdayız.” dedi ve devam etti: “Sadece insanların bu tarz bir şey yapmadan önce gerçeklere bakmalarını istiyorum çünkü bunlar birkaç telefonla ya da e-posta ile hallolacak şeyler.” Bu sırada, Tucker Twitter’da iddiasını destekleyecek kanıt olup olmadığı hakkındaki soruları cevaplıyordu. Bir gönderide “yolcu indirme bindirme görmediğini” fakat otobüslerin “doğru zamanda protestoların çok yakınında” olduğunu söyledi. Kanıt eksikliğine ilişkin bu itiraf hiçbir şeyi değiştirmedi. Öğle saatlerinde Tucker’ın ilk gönderisi 5 binden fazla retweetlendi ve beğenildi. Saat 6 sularında, muhafazakar blog Gateway Pundit, Tucker’ın görüntülerini “ Al işte. Trump karşıtı protestocular otobüslerle Austin’e taşındı #sahteprotestolar ” başlığı altında yayınladı. İçinde “Soros parası” da geçen yazı, sitedeki istatistiklere göre yazı Facebook’ta 44 binden fazla paylaşıldı. Diğer sitelerin de Tucker’ı tanık göstermesiyle, hikaye muhafazakar blogosferin en çok konuşulanlarından biri haline geldi. Sonra, saat 21:00 gibi Trump şu tweeti attı: Gayet açık ve başarılı bir seçim oldu. Şimdi de medya tarafından kışkırtılan profesyonel protestocular protesto ediyor. Hiç adil değil! Tucker tweetini silmeyi düşünmüş ama Trump’ın mesajı onu cesaretlendirmiş. Tucker bunu “Eğer o böyle bir şey söylemişse belki de attığım tweet doğrudur diye düşündüm.” şeklinde ifade ediyor. Tableau’nun basın sözcüsü, yerel televizyon kanalı KVUE’ye ve The Austin American-Statesman’a 11 Kasım’da verdiği demeçte otobüslerin şirketin konferansı için geldiğini ifade etti. The American-Statesman öğleden sonra bir makale yayınladı . Saat 14 civarında Tucker, bloguna link vererek attığı tweette, daha önceki otobüs iddiasının “tamamen yanlış” olduğunu yazdı ve seçimlerde oyunu Gary Johnson’a verdiğini söyledi. Söylentileri doğrulayan web sitesi Snopes da, otobüslerin protestolarla alakası olmadığını söyleyerek iddiayı yalanladı . Bunların hiçbirinin büyük bir etkisi olmadı. Tucker’ın ilk tweeti Free Republic, Right Wing News ve Joe the Plumber gibi sayfalar üzerinden Facebook’ta binlerce defa paylaşıldı. Gece yarısından sonra Tucker tweetini sildi ve üzerinde “yanlış” damgasıyla otobüs fotoğraflarını tekrar paylaştı. Bu da fazla dikkat çekmedi. Bir hafta sonra, bu tweet 29 retweet ve 27 beğeni aldı. Snopes’un makalesi sahte haberin aldığı paylaşım sayısına göre çok az (5 bin 800 kez) paylaşıldı. Attığı tweetin sonuçlarıyla karşılaşan ve şimdi 960 takipçisi olan Tucker ise özeleştiri yaptı. Tucker “Gelecekte büyük bir kitleyle karşılaştığım zaman, emin olun ki gerçekler konusunda dengeli olacağım ve neyin öznel fikir olup olmadığı üzerine daha açık olacağım,” dedi. “Eğer geçmişe dönebilseydim, belki yine böyle bir tweet atardım ama bunu çok farklı bir şekilde yapardım. Tabi bunu daha nesnel bir şekilde bunu ifade ederdim.”
Araştırma: Robotlar, yalan haberle mücadeleye yardım edecek
https://teyit.org/teyitpedia/robotlar-yalan-haberle-mucadeleye-yardim-edecek
* Bu içerik " Yalan haberle mücadele çalışmaları " başlığıyla Dünya Halleri tarafından 5 Aralık 2016 tarihinde yayınlanmıştır. Sosyal medya üzerinde paylaşılan haberlerin güvenilirliği her zaman bir soru işareti oldu. Ancak bu haberlere şüpheci yaklaşmayan kişilerin de sık sık bu haberler tarafından kandırıldığı bir gerçek. Özellikle geçtiğimiz ay gerçekleşen ABD başkanlık seçiminin ardından alevlenen bu tartışma konusunda Facebook bazı adımlar atacağını söylemişti . Ancak yalan haberleri tespit etmek için çalışan tek şirket Facebook değil. Yalan haber tartışmalarının ardından ortaya çıkan bazı tarayıcı eklentileri, güvenilir olmayan haber kaynaklarından paylaşılan haberleri etiketleyerek kullanıcıları uyarıyor. B.S. Detector adlı uygulama bu eklentilerden birisi. Facebook üzerinde paylaşılan haberleri kaynaklarına göre kategorize eden eklenti geçtiğimiz günlerde beklenmedik bir tepkiyle karşılaştı. Facebook bu eklentiyi indirmeyi sağlayan bsdetector.tech linkinin sitede paylaşılmasını yasakladı. Facebook’un kendisi yalan haberleri engellemek için somut bir eylemde bulunmuyorken bir de kullanışlı bir eklentiyi yasaklaması tepkiyle karşılandı. B.S. Detector’ın yaratıcısı Daniel Sieradski, “Sanırım bu işin ne kadar kolay yapılabildiğini göstererek Facebook’takileri utandırdım. Onlar da beni bu yüzden cezalandırıyorlar.” şeklinde konuştu. Ancak Facebook bir süre sonra eklentinin paylaşılmasını engelleyen uyarıyı ortadan kaldırdı. Şu anda eklenti Facebook üzerinden paylaşılabiliyor. Sosyal medya sitesinin Tech Crunch’a yaptığı açıklamada ‘.tech’ uzantılı sitelerden daha önce zararlı içerik paylaşıldığı için Facebook’un bu adresi de yanlışlıkla engellediği ancak durum fark edilince engelin kaldırıldığı ifade edildi . Tabii ki yalan haberlerle boğuşan tek site Facebook değil. Twitter da pek çok konuda, haber sitelerinden önce haberlerin paylaşıldığı bir ortam olarak adından söz ettiriyor. Sitenin bu özelliğini kullanmak isteyen ancak yalan haberleri ve trend olan kelimeleri gerçek haberlerden ayırt etmek isteyen Reuters, bu işlem için bir yapay zeka yazılımı geliştirdi. 2014 yılından beri üzerinde çalışılan News Tracer adlı yazılım, Twitter’da yayılmaya başlayan haberlerin gerçekliğini tespit etmek için 40 adet parametreyi inceliyor . Konuyu bir muhabir gözüyle inceleyen News Tracer, Reuters’ın bilgi ve tecrübesini dijital ortama aktarma konusunda oldukça başarılı. Yapay zeka destekli yazılımın özellikle kaza, protesto gösterisi ve bombalama gibi fiziksel etkisi olan olayları tespit etmede daha başarılı olduğu belirtiliyor.
Araştırma: Gerçekler, yalanlar ve beğeniler
https://teyit.org/teyitpedia/bir-haberin-gercek-olup-olmadigi-nasil-anlasilir
Bu içerik ilk kez " Truth, Lies and Likes: The Reader’s Role in the Battle Against Fake News " başlığıyla Storyful tarafından 17 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Geçtiğimiz haftalarda, habercilik camiası, yanlış haberlerin sıklığı ve bunun başkanlık seçimleri üzerindeki etkisi üzerine tartışmalara tanıklık etti. Inforwars ve The Blaze gibi büyük oyuncuların yanı sıra Occupy Democrats, WorldNetDaily, The Other 98% ve US Uncut gibi basmakalıp sayfalar sosyal medyada geniş kitlelere ulaştı çünkü bu sayfalar hedef kitlelerine en doğru şekilde nasıl hitap edeceklerini biliyorlardı. Bunun formülü çok basit ama zekice. Önce belli bir kitleyi üzecek ya da sevindirecek haberleri inanılmaz bir başlıkla paylaşarak başlıyorlar. Habere göz atan okur, harekete geçerek kendisi gibi düşünen arkadaşlarından oluşan ağında bu haberleri hemen paylaşıyor. Haber, bilginin nereden geldiğine ya da doğruluğuna bakılmaksızın bu ağda bir virüs gibi yayılıyor. Bu büyük ölçekte uygulanan klasik bir sosyal medya stratejisi. Buzzfeed’in araştırmasına göre maalesef bu tarz haberler, seçimler sırasında ana akım haber kaynaklarından daha çok etkileşim alarak yaygınlık kazandı. Birçok kişi sosyal ağları, özellikle Facebook’u, platformlarında sahte haber sitelerinin serpilmesine izin vermekle suçlayarak erkenci davrandı çünkü bu meseledeki asıl suçlular, yanlış haber yazan sitelerin yaratıcıları. Bunların başarılı olmasının sebebi sosyal ağ kullanıcıları arasındaki düşük medya okuryazarlığıdır. Geçtiğimiz günlerde, Google ve Facebook yalan haberlerin yayılmasını önlemeye yönelik planlarını açıkladılar. Bu iyi bir gelişme ama işin asıl kısmını kullanıcıların üstlenmesi lazım. Gary Waters/Ikon Images Storyful olarak profesyonel haber kaynaklarından çok, kullanıcılar tarafından oluşturulan içerik (haberler için işlenmemiş materyal) üzerinde yaptığımız çalışmalarla bilinsek de görgü tanıklarının içeriğini doğrulamakta kullandığımız prensipler, haber okuyan herkes tarafından kolayca kullanılabilir. Herhangi bir okuyucunun, markanın, araştırmacının ya da gazetecinin yapması gereken ilk şey sürekli olarak uyanık olmaktır. Okuduğunuz her habere ve hesaba mutlaka şüpheyle yaklaşın. Biz Storyful’da böyle yapıyoruz ve genellikle bu yöntem yalanı belirlemekte bize gerçekten yardımcı oluyor. Doğrudan alıntılanan kişi, bir uzman ya da alanında kanıtlanabilir deneyimi olan, duruma yeterince hakim ya da bildiğini iddia ettiği şeyi gerçekten bilen biri mi? Ya da okuduğunuz makalenin alıntıladığı kişi şüpheli referanslara sahip bir “uzman” ya da konuşulan meseleyle açık bir bağı olmayan birisi mi? Haber, bir işletmenin ya da devletin raporuna mı referans veriyor yoksa başka bir sitedeki başka bir makaleye mi? Eğer bu haber tamamen diğer haber üzerinden yazılmışsa, kaynağa tıklayın ve okuyun (eğer link verilmemişse, iddia edilen kaynağı Google’da aratın). Orijinal rapora ya da kaynağa ulaşana kadar aynı yöntemi kullanan bütün haberlerde linkleri takip etmeye devam edin. Orijinal kaynağı bulamadığınız bir çembere düşebilirsiniz: En şaibeli sitelerin benzer sitelere referans veren benzer sitelere atıf yaptığını fark edebilirsiniz. Ben buna “küme başlangıcı” diyorum. Ya da daha kötüsü, orijinal kaynağı ararken çıkmaz sokağa düşebilirsiniz.. Bu büyük bir tehlike sinyali olmalıdır. Eğer bütün önemli bilgiler havadan ya da yazarın kendi fikirlerinden gelmişse, o yazarı araştırın. Bildiğini iddia ettiği şeyi nereden biliyor olabilir? Belki de bu kişi o alanda uzman, ama belki de komplo teorisi delisi ya da, ailesinin bodrumunda yaşayan eksik bilgilendirilmiş bir ergen ya da sahte kimlik kullanan birisi. Gazeteciler için standart olan bu uygulamayı artık okuyucular da yapmalı. Eğer başka birisi aynı haberi yapmıyorsa, büyük ihtimalle o haber gerçek değildir. Bazen söz konusu sitenin çapı geniştir ve eğer böyleyse harika! Haberi ilk öğrenenler arasındasınız (her ne kadar bu kısa süreli bir ayrıcalık olsa da). Fakat, bir diğer ihtimal de bu haberi başka haber sitelerinde bulamamanızın sebebinin haberin uydurma olmasıdır. Ve bu uyarılar bütün medya türleri için geçerlidir, sadece ismi garip olan siteler için değil. Gazetelerin, televizyon kanallarının ve online haber markalarının çoğu iyi iş çıkarıyorlar ama bazen de fena çuvallıyorlar . Her zaman tetikte olun. Son olarak, yalan haberlerle ve filtre baloncuğunuzdaki ön yargıyla mücadele etmenin en iyi yollarından bir tanesi de haber okurken, özellikle gerçek olamayacak kadar korkunç ya da harika bir haberi, farklı kaynaklardan da okuduğunuza emin olun. Medyayı bu şekilde tüketmek sadece bir haber kaynağının ön yargılarını tespit etmek için değil aynı zamanda kendinize daha eksiksiz bir içerik sağlamak için de yararlıdır. Farklı gazeteciler farklı kaynaklarla konuşabilir ve böylece farklı kaynaklardan daha eksiksiz haberler okuyabilirsiniz. Haberlerin kolayca üretildiği ama bunu doğru bir şekilde yapmanın zor olduğu bu çağda, haber kaynaklarımızdan ve okuyucular olarak kendimizden daha iyisini beklemeliyiz.
Araştırma: Facebook, yanıltıcı dil kullanan linkleri tespit etmek için harekete geçti
https://teyit.org/teyitpedia/facebook-yaniltici-dil-kullanan-linkleri-tespit-etmek-icin-harekete-gecti
Bu içerik ilk kez " Facebook begins asking users to rate articles’ use of ‘misleading language " başlığıyla TechCrunch tarafından 27 Temmuz 2020 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. (Sorumsuzluk beyanı: Teyit, Mayıs 2018 itibariyle Facebook'un üçüncü taraf haber doğrulama programının Türkiye'deki partneridir.) Facebook’ta gönderilerin altında gözüken ve kullanıcılara “yanıltıcı dil” kullanımı hakkında soru soran anket, Facebook’un yalan haber yayılımını engellemek için sorumluluk alma isteğinin son emaresi olarak ortaya çıktı. Philadelphia’daki Billy Penn gazetesinden Chirs Krewson tarafından fark edilen anket bir Facebook’ta paylaşılan bir linkin altında gözüküyor. Gönderinin hemen altında yer alan anket “Linkteki makalenin ne derecede yanıltıcı bir dil kullandığını düşünüyorsunuz?” sorusunu yöneltiyor. Kullanıcılara bu anketi doldurmadan geçebilme imkanı sağlayan Facebook, anketteki cevapları “Hiç de değil”den “Tamamen” arasında sıralamış. TechCrunch’a konuşan Facebook, bunun resmi bir çaba olduğunu doğruladı ama sistemin nasıl çalıştığına, verinin nasıl toplandığına ve depolandığına yönelik soruları cevapsız bıraktı. Platform, haber akşının genel kalitesini test etmek için buna benzer anketler kullanıyor. Facebook daha önce de tık tuzağı içerik ve yalan haberler için kural belirlemeye yönelik başka ölçekler kullanmıştı. Bu örnek bu iki uygulamanın birlikte ilk doğrudan kullanımı gibi gözüküyor. Facebook’un sahte haberleri, yanıltıcı ve tık tuzağı gönderileri idare etme şekli bir süredir yoğun eleştiri altında. CEO Mark Zuckerberg konu hakkında bizzat kendisi bir gönderi yayınlamıştı ama müdafi ve küçümseyici duruşu sadece meselenin kararmasını ve eleştirilerin alevlenmesini sağladı. Bir hafta sonra yayınlanan başka bir gönderi ise daha yapıcıydı ama her ne kadar ABD başkanı bile bir şeylerin değişmesi gerektiğini kabul etse de kimse ne yapılması gerektiğini bilmiyor.
Yanlış haberlerin kaldırılması için 'şikayet et' butonu nasıl kullanılır?
https://teyit.org/teyitpedia/yanlis-haberlerin-kaldirilmasi-icin-sikayet-et-butonu-nasil-kullanilir
ABD’deki başkanlık seçimlerinin ardından özellikle Facebook’un yalan haberlerin yayılmasına aracı olduğu iddiası üzerine başlayan tartışmalar yeni çözüm arayışlarını da beraberinde getirdi. Peki sosyal medya kullanıcılarının yalan haberlerin yayılmasının önüne geçmek için yapabileceği bir şey yok mu? Şu an yalnızca Facebook şikayet butonları arasına “doğru olmayan haber” seçeneğini almış durumda. Yine de şikayet butonlarındaki diğer şıklar arasından uygun olanı seçerek, ilgili içeriği sosyal medya platformuna bildirebilirsiniz. Kullandığınız sosyal medya araçlarında yanlış olduğunu düşündüğünüz haberleri şikayet edebilirsiniz. İnternetten yalan haberlerin kaldırılması için izleyeceğiniz yöntemleri aşağıda derledik. Karşınıza çıkan iddiayı paylaşmadan önce kendinize sormanız gereken sorular; Facebook’ta yalan haber yayan pek çok sayfa bulunuyor. Yanlış bir haber gördüğünüzde paylaşımın sağ üstünde bulunan işarete tıklayarak “Gönderiyi şikayet et” sekmesini kullanabilirsiniz. Sonrasında izleyeceğiniz adımlar şöyle; Facebook yalan haber seçeneğini koyan tek sosyal medya platformu olsa dagörsel haline getirilerek yayılan yalan haberleri tespit edilebilmesi konusunda yetersiz kalıyor. Twitter’da da yalan haber için oluşturulmuş özel bir ihbar seçeneği bulunmuyor. Ancak yine de kaldırılmasını istediğiniz bir tweeti, altında bulunan üç noktaya tıklayarak şikayet edebilirsiniz. İzlenecek yöntem şu şekilde; Instagram kullanıcıları için de yanlış bilgileri ihbar edebilme seçeneği bulunmuyor. Ancak yine de şikayet kısmına girerek içeriğin kaldırılması için iki seçenekten birini seçebilirsiniz. Tercihler arasında yalan haber şıkkı olmadığı için “Bu fotoğraf Instagram’da olmamalı” seçeneğini seçerek içeriği şikayet edebilirsiniz. Sosyal medya platformlarının çoğunda yalan haberlerin yakalanması ve kullanıcılar tarafından tespit edilebilmesi için gerekli olanaklar bulunmuyor. Şüpheli haberi doğrulamak için uyguladığınız yöntemler yeterli olmadıysa veya şikayet etmenize rağmen yanlış haber hala yayılıyorsa, ilgili içeriği teyit.org’a yönlendirerek doğrulanmasını isteyebilirsiniz .
Avrupa'da fact-checking: doğrulama demokrasinin yeni bekçisi mi?
https://teyit.org/teyitpedia/avrupada-fact-checking-dogrulama-demokrasinin-yeni-bekcisi-mi
Donald Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlandığı şu sıralar, başta Amerikan medyası olmak üzere, yeni nesil habercilik hakkında düşünen medya kuruluşları ve gazeteciler, yanlış bilginin nasıl yayıldığı ve seçimler üzerindeki olası etkisi konusunda topyekün bir tartışmaya girmiş durumda . Tartışmanın odağında, Trump’ın başkanlığı kazanmasındaki en önemli etkenlerden birinin sosyal ağlarda yayılan yanlış bilgiler olduğu ve bu bilgileri kendileriyle aynı şeyi düşünen insanlarla paylaşan yurttaşların partizanca tutum sergilediği iddiası yer alıyor. Partizanlığın ise gerçeklerin geri planda kalmasına neden olduğunu öne süren tartışma, her geçen gün farklı bir boyut kazanıyor. Bazı gazeteciler suçu Facebook, Google gibi dev yapıların geliştirdiği algoritmalara atarken, bazı yazarlar ise yanlış haber probleminin sosyal medyayla var olmadığını, geleneksel medyanın da bu suçta payı olduğunu belirtiyor. Kimileriyse Facebook ya da Google’ın doğrulama yapmaya soyunmasının sakıncalı olabileceğini ifade ediyor. Facebook ve Google’ın, yanlış haber yayan partizan sayfalara karşı önlem almak için harekete geçmiş olmasına rağmen bugün dahi eleştirilerden kurtulamadığını söylemek mümkün. Bu eleştirilerin dayandığı en temel nokta ise özellikle Facebook’un kullanıcılara yalnızca kendileriyle aynı şeyi düşünen insanların paylaşımlarını gösteriyor olması. Yankı fanusu ismi verilen bu zaman tünellerinde yanlış bilginin çok daha hızlı yayılması ve çok daha fazla kişiyi etkilemesi tartışmanın alevlendiği nokta. Suçun yalnızca algoritmalara ya da sosyal ağların davranışlarına atılamayacağını öne süren yaklaşım ise, medyaya olan güvenin gittikçe düştüğüne dikkat çekerek, gazeteciler ve medya kuruluşları bu güveni tekrar sağlamak için harekete geçmedikçe, yanlış bilgi yayılımının önüne geçmenin imkansız olduğu görüşünde. Yeni olmayan ve birkaç yıldır belli aralıklarla tartışılan yanlış bilginin seçimleri ve politikayı nasıl etkilediği sorusunun tekrar gündeme gelmesi doğrulama platformları ve fact-checking (gerçeklik kontrolü veya doğruluk kontrolü) yapan organizasyonların önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Tam da bu tartışmaların üzerine, Reuters Institute tarafından yayınlanan “Digital News Report 2016: The Rise of Fact-Checking Sites in Europe” başlıklı rapor, Avrupa’daki fact-checking organizasyonlarının nasıl yapılandığı, hangi metodolojiyi izlediği, ekonomik sürdürülebilirliği nasıl sağladığı ve nasıl geliştikleri üzerinde duruyor. Rapora göre şu an aktif olarak faaliyet gösteren 113 fact-checking organizasyonunun %90’ı 2010 sonrasında kuruldu. 50 organizasyon ise sadece iki yıl içerisinde ortaya çıktı. Rapor için görüşülen Avrupalı fact-checking organizasyonlarının işleyişi ile ilgili iki ana model var. İlki bir medya kuruluşunun altında faaliyet gösteren, medya kuruluşu tarafından finanse edilen ve doğrudan medya partnerliği olanlar. İkincisi ise, daha çok Avrupa’nın doğusunda yaygın olarak gözüken kar amacı gütmeyen model. Bu modelde ise organizasyonlar kar amacı gütmeyen bir yapı üzerinden faaliyetlerini sürdürüyor. Rapora göre fact-checking organizasyonlarının %64’ü yerine getirdikleri işlevi gazetecilik olarak tanımlıyor. Bunun yanı sıra aktivist olduğunu söyleyen, politika uzmanı, akademisyen ya da teknolojist olduğunu ifade edenler de var. Organizasyonların neredeyse tümünde görülen ortak hedef ise kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve sağlıklı bir tartışma zemini oluşturabilmek. Politikacıların sorgulanabilir olduğunu göstermek ve yanlış bilginin yayılmasını önleyerek krizin büyümesini engellemek de peşi sıra gelen hedefler arasında. Yalnızca iki yılda 50 fact-checking organizasyonunun ortaya çıkması tesadüf değil. Son zamanlarda konuşulmaya başlanan post-truth (gerçeklik sonrası) kavramı, yalanın ve yanlış bilginin önemsenmediği, yanlış beyanlarda bulunmanın yadırganacak ya da siyaseti önemli düzeyde etkileyecek bir faktör olmadığına dair bir algı kırılmasının yaşandığı bir dönemi işaret ediyor. Gerçeklik sonrası dönemin en belirgin işaretlerini kutuplaşmada ve partizanlıkta görmek mümkün. Doğru olmayan bilgilerle partizanlaşan kitlelerin kutuplaşmadaki saflarını sağlamlaştırdığını ve politikacıların da bu gidişatı hem beslediğini, hem de bu durumdan yararlandığını söylemek mümkün. Raporda en çok dikkat çeken detay, fact-checking kuruluşlarına, yaptıkları doğrulamalar sonrası siyasetçilerin hatalarını kabul edip etmediğine ilişkin soruya gelen cevaplar. Bugüne dek demeci yanlışlanan hiçbir siyasetçinin hatasını kabul edip, düzeltme yaptığına tanık olunmamış. Bununla birlikte organizasyonlar, siyasetçilerin kendilerini takip ettiklerini ifade ediyorlar. Ancak bu takip, yalnızca karşı politik görüşten bir siyasetçinin yanlışlanan demecini paylaşmak ve kutuplaşmadaki yerini güçlendirmek için kullanılıyor. Çoğu kuruluş, haberlerini kopyalayan websitelerinin partizanca tavırlarından etkilenmekten korkuyor veya bir medya organizasyonuyla işbirliği yapmanın belli bir tarafa aitmiş gibi gözükmelerine neden olacağını düşünüyor. Gerçeklik-sonrasını yaşadığımız, yalanın ayıplanmadığı, yalan söyleyenin foyası ortaya çıktığında yüzünün kızarmadığı böyle bir dönemde, fact-checking ve doğrulama yapan kuruluşlara olan ihtiyacın her halükarda artacağı düşüncesindeyim. Türkiye’de Doğruluk Payı, Malumatfuruş, Yalansavar ve teyit.org gibi yapıların verdikleri mücadelenin de kısa vadede sonuç alınabilecek birşey olmadığını düşünüyorum. Doğru bilginin önemli olduğu inancını ve gerçeklere her zaman herkesin bir gün ihtiyacı olacağı bilincini kazandırabilmek için önümüzde çok uzun bir yol var.
Araştırma: Dünyadan örneklerle hızla küreselleşen sahte haber sorunu
https://teyit.org/teyitpedia/dunyadan-ornekler-hizla-kuresellesen-yalan-haber-sorunu
* Bu içerik ilk kez  " Fake news: an insidious trend that's fast becoming a global problem " başlığıyla The Guardian tarafından 2 Aralık 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. ABD’deki başkanlık seçimlerinden sonra çevrimiçi mecralarda yayılan yanlış haberlere ilişkin tartışma, tüm gündemi etkisi altına aldı. The Guardian muhabirleri dünya çapında yalan haberlerin politikayı nasıl etkilediğini araştırdı. Almanya ’nın ana akım siyasetçileri, yalan haberlerin gelecek sonbahardaki seçimleri etkileyeceği konusunda giderek artan bir endişeye sahip. Yalan haber siteleriyle, hack saldırılarıyla ve yanlış bilgiyle yapılan Rus müdahalesi, ABD’deki başkanlık seçimlerinin ardından demokrasiye ciddi bir tehdit olarak gözüküyor. Merkel’in Doğu Almanya gizli polisi Stasi’nin bir üyesi olduğu veya Adolf Hitler’in kızı olduğuna dair söylentilere bakılınca, Almanlar’ın yanlış bilgiden kolay etkilendiği anlaşılabilir. Bunun, Almanya’daki en bariz örneği, bu yılın başında 13 yaşında ve Rus kökenli olan Lisa F. adındaki bir kızın Berlin’de orta doğulu bir mülteci tarafından tecavüze uğradığı hakkındaki bir haberdi. Rusya ve Almanya basınında kapsamlı bir şekilde ele alınan haber, kızın okula giderken kaçırıldığını ve toplu tecavüze uğradığını iddia ediyordu. Berlin Emniyet Müdürü’nün hızlıca hareket ederek işaret ettiği gibi, haberin uydurma olduğu ortaya çıktı. Berlin savcılığına göre söz konusu kız 30 saat boyunca tanıdığı kişilerle birlikteydi ve tıbbi incelemeye göre tecavüze uğramamıştı. Fakat haber sosyal medyada ve Rus haber sitelerinde yayılınca yüzlerce kişi, aşırı sağ ve İslam karşıtı gruplarla sokağa çıkıp “saldırıyı” protesto etti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Merkel Hükümeti’ni davayı karartmakla suçlayacak kadar ileri gitti. Bu da Berlin’de Kremlin’in bilerek olay çıkarmaya çalıştığı yönündeki şüpheleri güçlendirdi. Haberin ilk defa, Merkel’in mülteci politikasını baltalamak isteyen Rus unsurları tarafından yayıldığına dair şüpheler var. Merkel, Ukrayna konusundaki sert duruşu nedeniyle Rusya’nın önünde kilit önemdeki bir düşman olarak görülüyor. Nihai hedef, dördüncü dönem için aday olacağını açıkladığı zaman Merkel’in yurt içindeki dengesini bozmak olabilir. Markus Schreiber / AP Almanya istihbarat teşkilatı BfV’nin başkanı Hans-Georg Maaßen , Der Spiegel’e verdiği bir röportajda, Rusya'yı KGB tarzı dezenformasyon teknikleri kullanmakla itham etti. Bu konu hakkında geçtiğimiz haftalarda Bundestag’a konuşan Merkel “Bugün, yalan siteler, botlar, troller, kendisini ve fikirlerini yenileyen bazı algoritmalarla karşı karşıyayız. Bunlarla baş etmeyi öğrenmemiz lazım.” dedi. Yalan haberler komşu Avusturya’ya da sıçradı ve geçtiğimiz hafta sonu yapılan seçimlerde iki adaya da çamur atmak için kullanıldı. En korkunç saldırı ise Yeşiller tarafından desteklenen bağımsız aday Alexander van der Bellen ’e karşı yapılandı. Van der Bellen’in rakipleri kendisinin bunadığı ve son derece hasta olduğu iddiasını yaymaya çalıştılar. Fransa ’da faşosfer denilen, alternatif aşırı sağ sitelerin, blogların ve sosyal medya operasyonlarının okuyucu kitlesi geçtiğimiz on yılda hızlı bir artış gösterdi. Göçmen karşıtı, nativist ve aşırı milliyetçi fikirleri savunan bu siteler bir partiye bağlı olmak yerine bağımsız bir şekilde yönetiliyorlar. Ama hem aşırı sağın hem de aşırı solun geleneksel medyaya olan güvensizliğine oynuyorlar. Le Monde’ün fact-checking kısmı olan Les decodeurs ’ün başı Samuel Laurent “Fransa'da, Amerika’da görüldüğü gibi reklamlar üzerinden para kazanan tamamen uydurulmuş haberler yok” diyor ancak özellikle seçim zamanlarında Fransa’da manipülasyon ve çarpıtmanın görüldüğünü söylüyor. Örneklerden biri, Fransız sağının başkanlık için adayını belirlediği ön seçimler sırasında faşosferin ortaya attığı, merkez sağ aday Alain Juppé ’nin Müslüman Kardeşler ile bağlantılı olduğu iddiası . İtham, 2014’teki yerel seçimler sırasında aşırı sağ bir sitede yer alan Juppe’nin belediye başkanı olduğu dönemde Bordeaux’da “Cami-Katedral” yapmak istemesi iddialarına kadar gidiyor. Haber, ön seçimler sırasında Juppe’yi Müslüman Kardeşler’le bağlantılı “Ali Juppe” olarak betimleyecek kadar büyüdü ve abartıldı. Juppe kendisine karşı “iğrenç bir kampanya” yürütüldüğünü söyledi. Laurent “Fransa’da gelecek bahar yapılacak başkanlık seçimlerinin bu tarz şeylerle dolu olacağını sanıyorum.” diyor. Ocak ayında seçim kampanyalarının başlamasıyla birlikte, Le Monde’ün Les decodeurs’ü, kendilerini haber sitesi olarak tanıtan ancak şüpheli bilgiler barındıran sitelerin listelendiği bir veritabanı yayınlayacak. Paris’teki terör saldırıları da, geçen kasım ayında Bataclan’daki rock konserinde 90 kişiyi öldüren silahlı adamın, kurbanlarını parçaladığına dair iddialar da dahil olmak üzere, komplo teorilerinin ve çarpıtmaların hedefiydi. Bu haberler saldırıları inceleyen bir meclis araştırma raporuna dayandırılmış ancak yetkililerin parçalama iddialarını yalanladığından bahsedilmemiş. Kürtaj hakkında yalan haber yapan web siteleri üzerine de bir tartışma var. Kendini resmi, tarafsız olarak tanıtan ve ücretsiz telefonu hattı sağlayan bu siteler, hükümete göre, kürtaj karşıtı propaganda yapıyor ve kadınlara hamileliklerini sona erdirmemeleri için baskı yapıyor. Fransız Ulusal Meclisi yakın zaman önce bu tarz siteleri yasaklamaya yönelik planları onayladı. Patrick Kovarik / AFP / Getty Images Kadın Bakanı Laurence Rossignol, perşembe günü parlamentoya konuşurken Fransa’daki kürtaj karşıtı grupların “tarafsız ve objektif” gözükmeye çalışmasına rağmen resmi devlet sitelerini taklit eden “bilerek kadınları kandırmaya yönelik” siteler açtıklarını söyledi. Bu yardım hatlarının genellikle “kadınları suçlu hissettirip onları kürtaj yaptırmaktan vazgeçirmeye çalışan ve eğitimi olmayan kürtaj karşıtı aktivistler” tarafından yönetildiğini söyledi. Burmalı bir arkadaş durumu şu şekilde ifade ediyor: eskiden insanlar haber almak için kıraathaneye giderdi. Şimdi, Facebook ’a giriyor. Birbirini izleyen cunta yönetimlerinin uyguladığı izolasyon altında yıllarca yaşadıktan sonra, Myanmarlı 51 milyon insan 2014’teki telekom reformlarının ardından hızlıca online olmaya başladı. Online dünyaya, çevirmeli erişimi ve masaüstü bilgisayarları atlayarak doğrudan cep telefonlarıyla ve sosyal medyayla giriş yaptılar. Birçoğu için Facebook internetle eş anlamlı. İlk defa duyulmak isteyen milyonlarca insanla birlikte Myanmar interneti, bazen dinamik ve bazen tehlikeli bir yer. Haber akışları #sonsuzakadaryalnız durum güncellemeriyle, sadık bir şekilde Facebook’a öncelik veren medya kurumlarından gelen güncellemelerle ve yalan içerikle dolu. Bu içeriğin çoğu genellikle dini nefretle ilgili. Budist çoğunluk ve Müslüman azınlık arasında tansiyonun yükselmesiyle birlikte, birçok insan İslam ve takipçileri hakkında yazılan ve genellikle milliyetçi hesaplar tarafından yayılan zehir zemberek saçmalıklara inanmaya hazır. Çok takipçili milliyetçi bir hesap, ismi bilinmeyen bir Rohingya Müslümanı militanının görüntüleriyle, müslüman bir gazetecinin fotoğrafını yan yana koyduğu bir fotoğrafı paylaştığında, müslüman gazeteci bu milliyetçi hesaplardan bazılarının hedefi haline geldi. Gönderi, bu gazetecinin sınır polisine yapılan saldırıya karıştığını iddia ediyor ve hemen tutuklanması istiyordu. Hiçbir şey olmadı. Gönderi silindi ama zaten 3.000 kişi tarafından paylaşılmıştı. Fakat bu olay Myanmar gibi bir ülkede yalan haberin korkutucu yüzünü gözler önüne serdi. İtalya ’da propagandanın yayılması, hükümet için öyle bir sorun haline geldi ki Başbakan Matteo Renzi ’nin danışmanları gizemli bir Twitter hesabına hakaret davası açtı. Davanın ardından, sürekli olarak Renzi hükümetini hedef alan ve “ Beatrice di Maio ” ismiyle tweet atan hesap kayboldu. Bir örnekte, bu Twitter hesabı Reform Bakanı Elena Boschi ’nin telefonla konuşurken çekilen bir fotoğrafını paylaştı. Tweet, bakanın Tuscan bankası Banca Etruria ’da üst düzey yönetici olan babasıyla hükümet sırlarını paylaştığını iddia ediyordu. Banka, 2015 yılında İtalyan hükümeti tarafından kurtarılmıştı ama Boschi’nin babasına yardım ettiğine ya da başka bir usulsüzlük yaptığına dair herhangi bir kanıt yok. Gregorio Borgia / AP 4 Aralık referandumu öncesinde Renzi’ye karşı saldırılar giderek arttı. Bazı durumlarda, Rusya devlet televizyonu RT Today İtalya hakkındaki haberleri başbakanın aleyhine taraflı ypaıyordu. İtalyan gazetesi La Stampa tarafından dikkat çekildiği gibi, bir Rus haber sitesi, Renzi’ye destek mitingindeki göstericileri aslında Renzi’nin karşıtlarıymış gibi gösterdi. Haber daha sonra kaldırıldı. Pacific Pres / Rex / Shutterstock Renzi’nin Demokratik Parti’sinin üyeleri, siyasetçilere “çamur atan” web sitelerinin, geleneksel siyasi reklamlardan tiksinen, düzen karşıtı Beş Yıldız Hareketi’nden kaynaklandığını ve hareketin hükümetin faaliyetleri hakkında yalan haber yaydıklarını iddia ediyor. Çin , yalan haberlerin ABD’deki başkanlık seçimlerini etkilediğine dair haberler ortaya çıktıkça, seçimler söz konusu olunca ifade özgürlüğünün bozuk olduğunu ilan ederek kendi “internet tönetimi” sistemini övdü. Komünist Parti sözcüsü People’s Daily ile bağlantılı Global Times’daki başyazısında Çin’in internet yönetim sistemini güçlendireceğini yazdı. Gazete yazıya “Batı’nın demokratik sisteminin internet yüzünden ortaya çıkan sorunlara ve çatışmalara çözüm bulamadığı anlaşılıyor” ifadesini ekledi. Seçimler sırasında Facebook’ta yayılan yalan haberler Çin’e bile sıçradı. Breitbart gibi Trump destekçisi sitelerde paylaşılan makaleler Çince’ye doğrudan çevrilerek ülkedeki popüler sosyal medya platformlarında paylaşıldı. Yalan haberler ve hilebaz gazeteciler Çin için yıllardır bir sorun. Kendilerini gazeteci olarak tanıtan bazı kişiler para koparmak için şirketleri haklarında olumsuz haber yapmakla tehdit ediyor. İyi bilinen bir davada, bir gazetecinin, inşaat ekipmanı üreten bir firma hakkında olumsuz haberler yazarak şirketin hisse fiyatlarını düşürmek için kendisine 70 bin dolardan fazla para ödendiği ortaya çıktı. Fakat yetkililer bu olayı daha fazla içeriği sansürlemek için bir gerekçe olarak kullandı. 2013 yılında hükümet, Twitter benzeri bir site olan Sina Weibo ’ya Komünist Parti’yi eleştiren etkili kullanıcıların hedeflendiği “söylenti tellallığı” operasyonu yaptı. Yakın zamanda, Çinli yetkililer, Shangai’daki gayrimenkul fiyatlarını etkileyen ‘söylentilerin’, sosyal uyuma zarar verdiğini düşündükleri ‘yalan haberlerin’ ve kent ile köy yaşamı arasındaki uyumsuzluğu artırdığı iddia edilen ‘hikayelerin’ üstüne gitmeye başladı. Bu yılın başında Çin, siber alem yönetimi, sosyal medyadan seçilip alınan haberlere sınırlama getirdi. Bundan böyle Çin’de “Söylentiler üzerinden haber yazmak ve varsayımlara ve hayal gücüne dayanarak gerçekleri saptırmak yasak.” Ayrıca yasaya göre haber kurumları sosyal medyada paylaşılan gönderileri izin almadan haberlerinde kullanamayacak. Yönetimdeki üst düzey bir yetkili, internet kullanıcılarının gerçek kimliklerinin bir veri tabanında ödüllendirme ve cezalandırma amacıyla tutulması gerektiğini öne sürmüştü. Çin’in internet üzerindeki kontrolü geniş ve Facebook, Google, Twitter, YouTube gibi yabancı sitelerin birçoğu Büyük Güvenlik Duvarı (the Great Firewall) tarafından engelleniyor. Ülkenin geniş sansür sistemi, Çin liderliğinin attığı yanlış adımlardan, yolsuzluk davalarına kadar birçok konuda yayın yasağı sağlıyor. Örneğin, yakın zamandaki bir emir, ABD’deki başkanlık seçimlerini canlı yayınlamayı yasakladı. Brezilya’nın yalan haberlerle başı dertte ve bu durumun önemi, solcu başkan Dilma Rousseff ’in 2014’te seçilmesinin ardından geçtiğimiz Ağustos ayında tartışmalı bir şekilde görevden alınması sonrası kutuplaşan siyasi atmosferde daha da arttı. Nisan 2016 BBC Brezilya raporuna göre, Rousseff ve destekçileri, siyasi darbe yaklaşırken, Facebook’ta her beş haberden üçünün yanlış olduğunu ifade etti. Ueslei Marcelino / Reuters Pensa Brasil (Düşün Brezilya) tarafından paylaşılan bir yalan habere göre federal polis, Rousseff’in neden 90,150’lik hissesiyle borsada üçüncü olan et şirketi Friboi ’ya 9 milyar dolar verdiği iddialarını soruşturuyordu. Geçen yıl, Brezilyalı gazeteci Tai Nalon Brezilya’nın önde gelen gazetelerinden biri olan Folha de S Paluo ’daki işini bırakıp, Brezilya’nın ilk doğrulama sitesi Aos Fatos ’da (Doğruya doğru) çalışmaya başladı. Nalon bir e-posta röportajında "Yanlış bir sürü haberi var" dedi ve ekledi "ancak sorunun ABD'de yaşananlarla benzer olduğunu konusunda çekimserim." Bunun yerine, büyük haber yayınlarındaki haberleri yeniden yorumlayan ve çarpıtan siyasi sayfalar bulunduğunu ve paylaştıklarının çoğunun salt yalandansa daha çok taraflı görüş olduğunu ifade etti. Ancak Brezilya'nın garip internetinde birçok yalan haber dolaşıyor. Petrobras skandalıyla ilgili olarak Car Wash Operasyonu adlı iki yıllık soruşturma, Rousseff'in görevden alınmasının ana sebebi oldu. Resmi olarak suçlanmasa da, partilileri, Rousseff’i rüşvet almakla suçladı ve skandal devasa sokak gösterilerine sebep oldu. BuzzFeed Brezilya tarafından yayınlanan bir haber, yalan haberlerin nasıl gerçek olanlardan daha fazla yaygınlaştığını ortaya koydu. BuzzFeed, Facebook verilerinden yola çıkarak bu yıl, Car Wash hakkındaki en popüler 10 sahte haberin 3.9 milyon kez paylaştığını açıkladı. En popüler 10 gerçek haberin ise 2.7 milyon kez paylaşıldığını gösterdi. Yalan haberler Avustralya için herhangi bir ölçekte sorunmuş gibi durmuyor. Az miktarda kilit oyuncuya ve 21 milyonun biraz üzerindeki bir nüfusa hitap eden medya piyasası yeterince bölünmüş durumda değil. Fakat Avustralya Facebook’ta yalanın dolaşmasına karşı bağışıklı değil. Nüfusun yarısından fazlası ( Temmuz sonunda 13.3 milyon ) internete bağlı ve bu sayının da yarısının Facebook’ta aktif olduğu düşünülüyor. Avustralya’da bazı meselelerin diğerlerine göre daha fazla paratoner gibi davrandığını görüyoruz. Helal sertifikalandırma endüstrisi ve terörizm arasındaki bağ, herhangi bir kanıt olmamasına rağmen, o kadar ısrarcıydı bir şekilde yayıldı ki geçen sene soruşturma açıldı. Helal sertifikasyon ile ilgili endişeler (içlerinde taşıdığı İslamofobiyi gizleyemese de) soruşturmada herhangi bir bağlantı bulunamasa da Facebook’ta yayılmaya devam etti. Boycott Halal in Australia (Avustralya’da Helali Boykot Et) grubunun Facebook’ta 100 bine yakın takipçisi var. Grup Kasım 2014’te satirik bir haberin doğru olduğunu sanıp paylaştı . Gönderi daha sonra silindi ama kendilerini “Avustrulya’nın önde gelen İslam eleştirisi hareketi” olarak nitelendiren Q Society gibi, bu sayfa da gerçeklere dayanmayan düşünceler için bir sığınak. İslama karşı dobra konuşan aşırı sağcı politikacı Pauline Hanson birçok uzmanı şaşırtan bir destek oranıyla federal seçimlerle tekrar senatoya seçildi. Hanson’ın Tek Millet Parti’si 76 kişilik senatoda 4 koltuk kapmayı başardı ve önümüzdeki Queensland eyalet seçimlerinde de partinin başarılı olması bekleniyor. Mick Tsikas / AAP Hanson’ın siyasete dönüşüyle Trump’ın seçilmesi arasında benzetmeler yapılıyor. İkisi de, hatrı sayılır bir kitle tarafından takip edildikleri sosyal medyayı benimsediler ve ikisi de gerçeklerden etkileniyor gibi durmuyorlar. Ağustos’ta yapılan bir araştırmaya göre oy verenlerin %62’si “Hanson’ın söylediği her şeyi kabul etmesem de kendisi birçok sıradan Avustralyalı adına konuşuyor.” ifadesiyle hemfikir. Hanson Facebook’ta, destekçileri gibi aktif . Kendisi yakın zamanda basın açıklamalarının çoğunu Twitter üzerinden yapacağını söyledi. Hindistan başbakanı 2 bin rupilik yeni banknotu tanıttıktan sonra, ülke çapındaki telefonların ekranları, yeni banknotun uyduya bağlı bir takip çipiyle birlikte geleceğini ve yeraltında 120 metreye kadar banknotları izleyebileceğine dair haberlerle aydınlandı. İddialar, ülkenin rezerv bankası tarafından yalanlansa da, iddia, ülkede 50 milyon kullanıcısı olan WhatsApp üzerinden yangın gibi yayıldı ve ana akım medyaya kadar geldi. Amerika Birleşik Devletleri'nde ve başka yerlerde olduğu gibi, giderek artan sayıda Hindistanlı haberi sosyal medyadan alıyor. Fakat bu 2 bin rupi olayı gösteriyor ki medyanın üretken ama gazetecilik standartlarının, özellikle yerel medyada, düşük olduğu ülkelerde yalan haberin daha derin bir etkisi var. Hindistan medya araştırma ajansı CMS 'den Prabhakar Kumar “Hindistan'daki ana akım medya, sahte haberlerden olumsuz etkileniyor çünkü bu tür hikayeleri doğrulamadan yayınlıyor," diyor. "Haberlerin ve gazetelerin hikayelerini araştırma ve yayınlama süreci hakkında standart bir politika yok." Polis geçmişte, özellikle toplumsal gerilim başlatma ihtimali olduğu zaman yalan haber üretenleri tutukladı . Aynı zamanda WhatsApp gruplarının yöneticileri de gözettikleri mesajlardan sorumlu tutulabilecekleri konusunda uyarıldı. Fakat sosyal medya, özellikle Hindistan’ın köylerinde, söylentilere karşı olan halihazırdaki güveni daha da artırdı. Delhi yakınlarındaki Dadri Köyü’nden iki çocuk köyden bir adamın dondurucusunda sığır eti sakladığı söylentisini yaymak için WhatsApp’a ihtiyaç duymadı. Köy tapınağındaki megafondan yayın yaptılar. Çocuklar tarafından hedef gösterilen 50 yaşındaki işçi Mohammad Akhlaq linç edildi.
Şüpheli haberleri doğrulama sitelerine bildirebilmeniz için Facebook’a buton geliyor
https://teyit.org/teyitpedia/supheli-haberleri-dogrulama-sitelerine-bildirebilmeniz-icin-facebooka-buton-geliyor
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) seçimlerin ardından geliştirdiği algoritma ve kullanıcıların karşısına çıkan sahte haberlerle ilgili eleştirilen Facebook, "sahte haber sorununu çözmek için" yeni yöntemler bulmaya çalışacaklarını açıklamıştı . Facebook yaptığı açıklamada bir süredir üzerinde çalıştıkları yalan haber sorunuyla ilgili bazı güncel gelişmeler olduğunu ve bunu denemeye başlayacaklarını belirtti. Bu çalışmanın dört alana ayrıldığını, bu adımların insanların Facebook’taki deneyimlerini geliştirmek için ilk adımlar olduğunu ifade etti. Facebook’ta yanlış haberleri ihbar etmek için kullanıcılar gönderinin sağ üst köşesindeki ok işaretine tıkladıklarında karşılarına üç seçenek çıkıyor. “Bunun Facebook’ta olmaması gerektiğini düşünüyorum” butonuna basıp devam denildiğinde "Ne olduğunu anlamamıza yardımcı ol" başlığının altında “Sahte Haber” işaretlenerek haber şikâyet edilebiliyor. Bu birkaç aşamalı şikâyet etme süreci yerine Facebook, bu adımı ortadan kaldırarak şikayet et tuşuna basıldığı an kullanıcıların “Sahte Haber” butonunu görüp seçebilmesini sağlayacak. Facebook’un “Sahte Haber” şikâyetine ekleyeceği bir diğer yenilik ise, “kişiyi engelleme, kişiden gelenleri gizleme, kişiye mesaj gönderme” seçenekleri dışında “bunu yalan haber olarak işaretle” seçeneği koymayı planlaması. Sosyal medyada şikayet etme butonunun nasıl kullanılacağını yazdığımız habere bakarak daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Facebook’un kullanıcılarına neye güvenecekleri ve neyi paylaşabilecekleri konusunda yardımcı olabilmek için attığı en önemli adım, “sahte haber” olarak işaretlenen gönderilerin Poynter Enstitüsü'nün Uluslararası Doğrulama Prensiplerini kabul etmiş bağımsız doğrulama gruplarına gönderilecek olması. Bu prensipleri bugüne dek 27 ülkeden 35 kuruluş kabul edip imzaladı. Facebook kendilerine gelen şikâyetleri, haberleri bu organizasyonlara gönderecek. Bu doğrulama ekipleri eğer bu haberin yalan olduğunu belirlerse, bu haber tartışmalı olarak işaretlenecek ve kullanıcılar neden tartışmalı olduğunu açıklayan linke yönlendirilecek. Ayrıca hikâyelerin altında bu haberin tartışmalı olduğu da belirtilecek, kişiler bunu haber akışında görebilecek. Kullanıcı hala bu haberi paylaşabilecek ama paylaşmadan önce Facebook karşısına bu haberin bağımsız doğrulama ekipleri tarafından tartışmalı olarak belirlendiği uyarısını çıkaracak. Bir haber tartışmalı olarak işaretlendiyse sponsorlu gönderi, öne çıkarılan gönderi olarak paylaşılamayacak. Facebook’un tespit ettiği bir diğer durum ise; yalan haberlerin mali olarak desteklendiği. Spam gönderen siteler, kendilerini çok bilinen haber siteleri gibi göstererek, yalan haberler paylaşıp insanların sitelerini ziyaret etmesini sağlayarak para kazanıyorlar. Facebook, bu kişilerin mali gelirlerini düşürebilmek için birkaç önlem almaya karar verdi. Dolandırıcı domainleri eleyebilme kapasiteleri olduğunu belirten Facebook, bunların gerçek birer yayıncıymış gibi davranmalarının ve yaygınlaşmalarının önüne geçecek. Bir diğer adım ise yayıncı siteleri analiz ederek topluluk kurallarının nerede gerekli olacağını tespit etmek. “Facebook’ta gördüğünüz içeriklerin özgün ve anlamlı olması bizim için önemli” diyen Facebook, bu gelişmelerin heyecan verici olduğunu belirterek daha fazlasının yapılması gerektiğini ve bu sorun çözülene kadar çalışmaya devam edeceklerini açıklamasında vurguladı. Facebook’un yalan haber bildiriminde bu yönde yenilikler ve kullanıcılar için kolaylıklar yaratmaya çalışması önemli bir adım. Yapılması planlanan bu pilot çalışma ne yazık ki Facebook’taki yalan haberlerin yayılma biçimine getirilebilecek kesin bir çözümü içerisinde barındırmıyor. Facebook haber linkleri üzerinden yayılan yanlış bilgilerin “sahte haber” olarak şikayet edilmesini sağlıyor. Ancak pek çok yalan haber, görsel üzerine yerleştirilmiş yanlış bilgilerle, yanlış bir görselin yanlış bir bilgi notuyla paylaşılmasıyla yaygınlaşıyor. Facebook sadece linkler üzerinden yapılan şikayetlerde yalan haber butonunu kullandığı için görsellerin yalan haber olarak şikayet edilmesi mümkün değil. İngiltere merkezli fact-checking kuruluşu FullFact’in sitesinde yayınladığı haberde , Facebook’un yalan haberlerle mücadele etmek için başlattığı deneysel pilot projesine sıcak baktığını açıkladı. Bu pilot uygulama ilk olarak ABD’de denenecek. Ancak FullFact’in belirttiği önemli bir nokta var; Facebook kullanıcılarının yüzde 85’i ABD ve Kanada dışında yaşıyor. Türkiye’den Doğruluk Payı daha önce Poynter’in Doğrulama Prensipleri’ni kabul ettiklerini açıklamıştı . teyit.org da bu prensipleri kabul etmek için bir süredir gerekli çalışmaları yürütüyor.
Doğrulama El Kitabı basıldı
https://teyit.org/teyitpedia/dogrulama-el-kitabi-basildi
European Journalism Centre (EJC) tarafından geçtiğimiz seneler duyurulan ve Korsan Parti Hareketi’nin öncülüğünde Mehmet Atakan Foça’nın editörlüğünde Türkçeleştirilen “Verification Handbook” – “Doğrulama El Kitabı” basıldı. Kriz anlarında, doğal afetlerde veya çatışma hallerinde internette hızla yayılan yanlış bilgi insan hayatını tehdit edebilecek kadar önemli hale gelebiliyor. Dezenformasyon ve bilgi kirliliği içerisinden doğru bilgileri ayıklamak, yanlışları düzeltmek ise kalıcı hasarların oluşmasını önleyebilir. Bu hedefe ulaşabilmek için gazeteciler ve sivil toplum çalışanlarının online bilginin nasıl doğrulanacağı, yanlışların nasıl düzeltileceği ile ilgili etik ilkelere ve doğru araçlara sahip olması gerekli. Doğrulama El Kitabı bu anlamda, uzmanlar tarafından uygun araçlar ve yöntemlerin anlatıldığı, tecrübelerin ve vaka çalışmalarının paylaşıldığı bir rehber olma özelliği taşıyor. İnsan hayatını ilgilendiren her konuda çalışan haberciler, yurttaş muhabirler, sosyal çalışmacılar, insani yardım çalışanları ve sivil toplum örgütleri için vazgeçilmez bir kaynak olacak Doğrulama El Kitabı’nın Türkçesine www.dogrulamaelkitabi.com üzerinden ulaşmak mümkün. Kitabın PDF'ine ulaşmak için tıklayın . Sivil Düşün AB Programı Aktivist Desteği kapsamında teyit.org tarafından basılan Doğrulama El Kitabı, sınırlı sayıda çoğaltıldığı için öncelikle sahada çalışan sivil toplum örgütleri ve ulusal-uluslararası çapta yayın yapan medya kuruluşlarına gönderilecek. Burada bulunan formu doldurarak Doğrulama El Kitabı’nı kurumunuz adına talep edebilirsiniz. Kitaplar teyit.org tarafından hiçbir karşılık beklenmeden, ücretsiz dağıtılacak.
Yanlış haber iki ülke arasında nükleer gerginliğine sebep oldu
https://teyit.org/teyitpedia/yanlis-haber-iki-ulke-arasinda-nukleer-gerginligine-sebep-oldu
İsrail Savunma Bakanı’nın Pakistan'ın Suriye'ye asker göndermesi durumunda, Pakistan'ı nükleer bir saldırıyla yok edeceği bilgisinin yer aldığı AWD News sitesindeki haberin gerçek olmadığı anlaşıldı ve bu İsrail ile Pakistanlı bürokratlar arasında gerginliğe sebep oldu. AWD News ’in haberinde, eski İsrail Savunma Bakanı Moshe Yaalon'un, "Pakistan, IŞİD ile savaş için Suriye'ye kara gücü gönderirse bu ülkeyi nükleer saldırıyla yok ederiz" dediği iddia edildi. AWD News haberde, Pakistan Başbakanı Nawaz Şerif’in, Pakistan’ın istikrarı için Suriye krizini kullanmasının iki nedeni olduğunu belirtti. Haberde ilk olarak, Pakistan'ın Esad'a verdiği desteğin Pakistan'daki Şiiler ve Sünniler arasındaki mezhepsel gerilimleri daha da şiddetlendirebileceği, ikinci olarak ise Nawaz Şerif’in Esad'la olan ittifakı, Suudi Arabistan’la aralarındaki dış politikanın Pakistan'ın iç işlerindeki istikrarını ve hayati çıkarlarını tehdit edecek şekilde yeniden dengelenmesine neden olabileceği belirtildi. AWD News’ta yer alan haberin üzerine Pakistan Su, Enerji ve Savunma Bakanı Khawaja Asif, Twitter hesabından, “İsrail Savunma Bakanı, Pakistan’ı nükleer misilleme ile tehdit ediyor. Fakat İsrail Pakistan’ın nükleer bir güç olduğunu unutuyor” açıklamasında bulundu. Ancak Asif’in üzerine açıklama yaptığı AWD News haberi gerçek değildi. AWD News daha önce yaptığı yanlış haberlerle de bilinen güvenilmez bir site. Fake News Checker sitesine göre, AWD News tartışmalara yol açan ve medyadaki en güvenilmeyen haber kaynaklarından biri olarak görülüyor. İsrail Savunma Bakanlığı, Bakan Khawaja Asif’in yaptığı paylaşımın üzerine Twitter’dan haberlerin gerçek olmadığını şu tweetle belirtti : “Eski İsrail Savunma Bakanı Moshe Yaalon, Pakistan’ı bağlayan açıklamalarda asla bulunmadı. Bu bilgi tamamıyla yanlıştır” İki ülkenin resmi kurumlarının web sitelerinde ise konu ile ilgili bir açıklama bulunmuyor. New York Times 'ın iki ülke arasındaki diyalogları haberleştirmesi üzerine, Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Asif twitter hesabı üzerinden, "Nükleer programımız sadece özgürlüğümüzü korumak için bir caydırmadır. Bölgemiz ve ötesinde barış içinde bir arada olmayı arzuluyoruz” yanıtını verdi.
İnternetteki şüpheli haberleri tespit etmek için yapılması gerekenler
https://teyit.org/teyitpedia/internetteki-supheli-haberleri-tespit-etmek-icin-yapilmasi-gerekenler
*Bu içerik " İ nternetteki şüpheli haberleri tespit etmek için yapılması gerekenler " başlığıyla Yalansavar tarafından 27 Aralık 2016 tarihinde yayınlanmıştır. Teknoloji sayesinde artık her konu ile ilgili farklı bilgilere erişmek mümkün. İster Google üzerinden yaptığınız arama, ister Facebook, Twitter ve diğer sosyal medya ortamlarında veya e-posta yoluyla arkadaşlarımızdan gelen sayısız bilgi ve bağlantı olsun, bu bilgilerin doğruluğundan 100% emin olmak imkansız. Ancak biraz dikkat ve özen ile hurafeler içeren haber, bağlantı ve e-postaları fark etmek ve bu bilgilerin yayılmasını biraz olsun engellemek mümkün. Bir ileti gördüğünüzde öncelikle içerini mantık süzgecinden geçirmeniz yerinde olacaktır. O güne kadar duyduğunuz, öğrendiğiniz somut bilimsel verilerle çelişen bilgileri ileterek hurafe yayıcılara alet olmamak için önce iletinin/haberin içerdiği iddiayı teyit etmeye çalışın. Bunun için internette pek çok geçerli ve ciddi kaynak mevcut. Bu araştırmayı yaparken hurafelerin yayılma hızını da göz önünde bulunun. Size gelen bilgiyi teyit edeceğiniz yer referans göstermeden aynı iletiyi yayınlayan blog sayfaları değil, güvenli ve geçerli bilgi veren web siteleri olmalı. İnternet aracılığı ile teyit edemediğiniz haber ve iletilerin aslını anlamak için konunun ehli olan bir kişiye danışmayı deneyebilirsiniz. Tüm bu araştırmalar sonucunda hala arkadaşlarınızla paylaşmak isterseniz içeriğinden emin olduğunuz haber ve iletileri ancak bulduğunuz kaynaklara ilişkin internet adresleri ve referans gösterebileceğiz diğer bilgileri de ekleyerek iletin. Sağlık ile ilgili konularda ise daha da fazla özenli olmak gerekli. Sağlıkla ilgili yanlış bir öneride bulunmak belki de en tamir edilemez hatalardan biri. Tıp çok hızlı ilerliyor ve bir zamanlar doğru olan bilgiler bile bir süre sonra geçerliliğini yitiriyor. Bu nedenle sağlık önerisi içeren bir iletinin belki de bazı kimselerin hastalanmalarına ve hatta ölmelerine neden olacağını göz önünde bulundurarak bu tip bilgileri yaymaya alet olmamanız yerinde olacaktır.
Araştırma: Neden siyaset bugünlerde kuyruklu yalanlarla dolu?
https://teyit.org/teyitpedia/siyaset-bugunlerde-kuyruklu-yalanlarla-dolu
Bu içerik ilk kez " Why is politics filled with so many pants-on-fire lies these days? " başlığıyla Vox tarafından 28 Haziran 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Birleşik Krallık’taki referandum ve Brexit sonrasında, Birleşik Krallık’ta ve dünyada birçok insan sadece Avrupa birliğinin kaybolmasını değil gerçeğin de kaybolmasının yasını tutuyor. Ayrılmayı tercih edenler, gerçekleri ve uzman görüşlerini pek dikkate almadı. Ekonomistler ayrılma kararının Birleşik Krallık ekonomisinde kalıcı hasar oluşturacağını söylemesine rağmen, yüzde 52 yine de Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde oy kullandı. Peki oy verenler neden verileri görmezden geldi? Çünkü kendi “gerçekleri” vardı. Referanduma giden süreçte, ayrılma yanlısı politikacılar yanlış bilgi yangınının üzerine körükle giderek, fazla tepki görmeden kuyruklu yalanlar yaydı. Örnek olarak Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi lideri Nigel Farage’ın seçim sonuçlarının açıklandığı sabah yaptığı u dönüşünden başka bir şeye bakmaya gerek yok. “Ayrılma” kampanyasının temel vaatlerinden biri, Avrupa Birliği’nden ayrılmanın İngiliz Hükümeti’nin milyonlarca sterlini Ulusal Sağlık Hizmetine yönlendirmesine imkan sağlayacağıydı. Resmi kampanyadan ayrı olarak ayrılma kampanyası yürüten Farage bu iddiayı hiç yalanlamadı. Cuma sabahı oylar sayıldıktan sonra ise Farage resmi ayrılma kampanyasının yalan söylediğini itiraf etti ve aksi yöndeki kanıta rağmen daha önce bu fikri desteklediği iddialarını ise reddetti. AB’ye haftalık 350 milyon sterlin gönderiyoruz. Bunun yerine NHS’yi (Ulusal Sağlık Hizmeti) finanse edelim. Tweet: Hepimizin başına gelebilecek bir şey @Nigel_Farage. Sadece bir otobüs kayması. Financial Times’da yayınlanan Brexit haberleriyle ilgili en viral yorumlardan bir tanesi “ Post-hakikat ” demokrasisinde yaşıyoruz gibi gözüküyor.” şeklindeydi. Okyanusun diğer tarafındaki siyaset için de aynısı söylenebilir. ABD’deki seçim kampanyası da abartılarla, şüpheli iddialarla ve kuyruklu yalanlarla dolu. Fakat bütün bunlar bizi meraka sevk etti ve şu soruyu sordurdu gerçekten de post- hakikat sonrası nda mı yaşıyoruz? Bu iddia gerçeklere dayanıyor mu? Fikirlerini almak için siyaset bilimcilere, profesyonel olarak doğrulama yapan kişilere ve filozoflara ulaştım. Her şeyden önce: Yanlış bilgilerin veya siyasi yalanların önceki dönemlerden daha fazla olup olmadığını söylemek şaşırtıcı bir şekilde zor. Dartmouth Siyaset Bilimi profesörü Brendan Nyhan’ a göre, yanlış bilginin Vietnam Savaşı, Irak’ın 2003 yılındaki işgali ya da 19. yüzyıldaki “sarı gazetecilik” dönemlerindekinden daha fazla olup olmadığını gösteren güvenilir ve uzun dönemli veri yok. Ayrıca post-hakikat demokrasisinden bahsetmek sanki daha önce siyasetin gerçeklere dayandığı altın bir çağ varmış anlamına geliyor. Nyhan’a göre böyle bir zaman hiç olmadı. Fakat yine de Nyhan; “Bana göre insanlar birçok konuda yanlış bilgilendiriliyordu ama şimdi yanlış bilgilendirilme şekli değişti.” diyor. İnternet ve sosyal medya yanlış bilgiye ulaşımı kolaylaştırıyor, daha görünür hale getiriyor ve ayıklanmasını zorlaştırıyor. Bunların siyaseten yanlış bilgilendirmeye nasıl sebep olduğuna bakalım. The Internet of Us: Knowing More and Understanding Less in the Age of Big Data ’nın yazarı ve University of Connecticut profesörü Michaeal Lynch’e göre, çok fazla bilginin parmaklarımızın ucunda olması bizi algısal tuzaklara götürebilir. Lynch “İnsanlar daha fazla bilgiye eriştikçe, bilgi iyi de olsa kötü de olsa, kendi bilgilerinin doğru olduğuna dair güvenleri artıyor” dedi. İnternet herhangi bir “gerçeğe” istenildiği zaman ulaşmaya imkan tanıyor. Fakat Lynch’e göre bu kadar çok verinin, hepsi doğru ya da yardımcı olmasa da, sadece ulaşılabilir olması bile bizi aslında bildiğimizden daha fazla şey bildiğimizi düşündürebilir. Lynch ayrıca “Daha fazlasına sahip olmak daha fazla bilmek anlamına gelmez. Bilgi iyi ve güvenilir olmalıdır ve bundan daha fazla olup olmadığı belli değil” dedi. Elimizin altındaki bu bilgi yığını bir miktar filtreleme ve seçim gerektiriyor. Lynch bunu şöyle ifade ediyor: “İnternetteki hayatlarımız müzedeki bir sergi gibi düzenleniyor. Duvara asılacak şeyleri ve dinlenecek kaynakları seçebiliyoruz. Bunun sonucunda insanlar sanki yer ayaklarının altından kayıyor gibi hissedebilir. Örneğin, liberallerin seçim sabahı uyanıp Brexit’in gerçekleştiğini görmeleri gibi.” Exeter Üniversitesi Siyasi Bilimler profesörü Jason Reifler ’a göre pek çok kişi üzerinde filtre baloncuklarının fazla bir etkisi yok, çünkü “birçok insan işe gidiyor, ailelerini düşünüyor, belki bir gazete okuyor ya da televizyonda haber izliyor.” Fakat, siyasetle aktif olarak ilgilenen için bu baloncuklar anlamlı, özellikle kutuplaşmanın yoğun olduğu bu zamanda. Vox’tan Tim Lee ’nin belirttiği gibi Facebook’ta çalışan araştırmacılara göre liberal eğilimli Facebook kullanıcılarının haber akışlarında liberal makaleler görme ihtimalleri daha fazla iken kendini muhafazakar olarak tanımlayanların muhafazakar makaleler görme ihtimali daha yüksek. Nyhan’a göre partizanlık ve ideolojik kutuplaşmayla kalmayıp daha fazla keskinleşti. “Demokratların liberal olma ihtimali daha fazlayken, Cumhuriyetçilerin muhafazakar olma ihtimali daha yüksek ve bu insanların, kendilerine benzeyenlerle bağ kurmaya meyilli olmaları onları bir meselenin diğer açılarını görmelerini engelleyebilir.” Bu vaziyet aynı zamanda geleneksel eşik bekçileri olan büyük haber şirketlerinin artık eskisi kadar etkili olmamasından da besleniyor. Nyhan siyasilerin de kitlelerine bloglarla ve sosyal medyayla seslenerek buna uyum sağladığını ifade ediyor. Bu durum ön yargılarımızı besleyebilir, inandıklarımızı pekiştirebilir, bizi karşıt görüşlere kapayabilir ve belki de bizi ahmaklaştırabilir. Geçtiğimiz yıllarda artan bir şey varsa o da yanlış bilginin görünürlüğüdür. Nyhan’a göre “Sosyal medya ve internet daha önce de olan ama kolaylıkla erişilemeyen bilgileri günyüzüne çıkardı.” ve ekledi “Kamusal alanda ‘gerçek’ hakkında daha fazla iddia var.” Örneğin, nüfusun genelinin 1960’larda, komünist sızmalar hakkında paranoyak komplo teorileri yayınlayan John Birch Society’nin bültenine erişmesi pek mümkün değildi. Nyhan “Geçmiş zamanlarda yayılan yanlış bilgi, bu görüşlere sahip kişiler dışındaki insanlara görünür değildi” diyor. Şimdi hepsi bir Google araması uzakta. Pulitzer ödüllü doğrulama sitesi PolitiFact’in Kurucusu ve Duke Üniversitesi’nde gazetecilik profesörü Bill Adair’a göre öte yandan, doğrulamanın artması yalanları daha görünür hale getirmiş olabilir. Adair’in hesabına göre, 2015 ile 2016 arasında dünyadaki doğrulama siteleri 44’ten 105’e çıkarak yüzde 60 arttı . Yalan sayısının artıp artmayacağını ise ilerleyen günlerde göreceğiz. Reifler ve Nyhan, doğrulamanın özellikle tartışmalı konularda geri tepebileceğini ve insanların görüşlerine daha sıkı sarılabileceğini ortaya çıkaran araştırmalarından ayrıntılı bir şekilde bahsetmişlerdi . Fakat yanlış bilgiyle baş etmenin en iyi yolunun yine doğrulamaya devam etmek olduğunu söylemişlerdi. Reifler’a göre “Bazı durumlarda doğrulama, özellikle bilgiye karşı dirençli olan insanlarda geri tepebilir” ama “araştırmalarımıza göre halk doğrulamada yarar görüyor.” Özellikle, kendisinin ve Nyhan ’ın bulgularına göre siyasetçiler yalan söylerken yakalandıklarında doğrulamanın itibarlarını olumsuz yönde etkilemesinden endişe ettikleri zaman doğru olmayan şeyler söyleme ihtimalleri düşüyor. Reifler’a göre Birleşik Krallık’ta Avrupa Birliği’nden ayrılma kampanyasının başarılı olmasının sebebi üst düzey doğrulama platformlarının olmaması. Kendisi bunu “PolitiFact’in ya da Washington Post doğrulama platformunun Amerika’da etkiliği olduğu kadar Birleşik Krallık’ta etkili olan pek bir şey yok” şeklinde ifade ediyor. Referanduma giden günlerde ayrılma kampanyası tarafından söylenen yalanlar Britanya medyası tarafından kontrol edilmeyen, tartışılmayan ve yıllarca süren AB karşıtı retorikten sonra gelmiştir. “Doğrulama, küçük yalanları büyük yalanlara dönüşmeden durdurmalıdır” diyor Reifler. “Önleme antidottan daha iyidir. Yanlış bilginin yayılmasını engellemek ve siyasetçilerin yalan söylememesi için caydırıcı olma amacıyla doğrulama yapmak altın standardı olmalıdır.” PolitiFact’in rakamlarına göre Amerikan seçim kampanyası boyunca Hillary Clinton’ın doğrulanan ifadelerinin yüzde 12 ’si yanlış ya da “kuyruklu yalan” iken bu rakam Trump’ta yüzde 61’ e çıkıyor. Adair’in Trump hakkında söylediği gibi “Hiçbir Amerikalı siyasi bu seviyelere düşmemişti.”
Araştırma: Avrupa yalan haberle nasıl baş ediyor?
https://teyit.org/teyitpedia/avrupa-yalan-haberle-nasil-bas-ediyor
*Bu içerik " Avrupa yalan haberle nasıl baş ediyor? " başlığıyla Journo tarafından 23 Aralık 2016 tarihinde yayınlanmıştır. Avrupa yalan haberlerin ve çevrimiçi nefreti teşvik eden sitelerin yükselmesi nedeniyle teyakkuzda. Fransa gibi ülkeler soruna yabancı değil; medya uzmanları 2015 Paris saldırılarından bu yana sorunun katlanarak büyümekte olduğunu söylüyor. Ancak 2017’de Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve Hollanda’da yapılacak genel seçimler yaklaşırken, yanlış veya yanıltıcı bilgilerin hızla yayılması ve gerginlik gözle görülür biçimde artıyor. Fransa’daki Leo Burnett’te başkan yardımcısı ve yaratıcı yönetmen olan Kurt Novack, “Mayıs ayında yapılacak seçimlerde hepimiz yalanlar fırtınasına kapılıyoruz” diyor. “Seçime giden yolda bir sürü paranoya var. İngiltere’de ve ABD’de olduğu gibi bir saçmalık fırtınası bekliyoruz ve herkes antenlerini açmış durumda.” Sahte haberler birkaç farklı yoldan geliyor: Gerçekleri manipüle eden web sitelerinden, sahte görsellerden ve bağlamın tamamen dışına çekilmiş videolardan… Fransız Dijital Ajansı Darewin’in Sosyal Ağ Yöneticisi Sened Dhab bir tarafta sahte haberler üzerine yapılanan sahte web siteleri olduğunu, öte yanda da çoğu aşırı sağdan olan sosyal medya troll ordusunun bulunduğunu, bunların Twitter ve Facebook gibi platformları sahte haberler ve resimlerle bezediklerini belirtirken; müşterilerin savaşa sürüklenmemesinin kendisinin bir savaş olduğunu söylüyor. Le Monde gibi anaakım medya şirketleri yorulmaksızın sahte ve yanıltıcı bilgi yayılımını azaltmak için çalışırken Almanya Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanı Thomas Oppermann ise, Facebook gibi şirketlerin 7/24 yalan haber ve nefret söylemiyle baş edecek bir ofis kurmalarını isteyen yeni bir yasa çağrısında bulundu. Yalan haber yayan sitelerin para kazanıyor oluşu, özellikle Almanya’da öfkeye neden oluyor. Tamamen sahte haberler yayınlayan veya gerçeği çarpıtan birçok site, otomatik reklamlar sayesinde para kazanabiliyor. Reklamverenlerse bu tür sitelerde göründüklerinin farkında değil. Bu, ABD’de de dile getirilen bir sorun; örneğin Kellogg’s, reklamlarını Breitbart gibi ‘alt-sağ’, milliyetçi, ırkçı ve anti-Semitik duyguları tetikleyen makaleleri düzenli olarak yayınlayan sitelerden çekiyor. Almanya’nın iki büyük reklamvereninin de (BMW ve Deutsche Telekom) Breitbart’ta reklamların görüntülenmesini engellemeye başlaması dikkat çekti. Deutsche Telekom sözcüsü, “Şirketimiz hoşgörü ve açıklık gibi değerleri ifade ediyor ve herhangi bir ayırımcı fiil ya da yorumda bulunmaktan hoşlanmıyoruz. Şirketler, reklam verdikleri yere kendileri karar verebilir ve vermelidir. Bu, bir özgürlüğünü herhangi bir şekilde ihlâl anlamına gelmiyor” diyerek duruşlarını ifade etti. Ve yine de, bu tür sitelere karşı güçlü bir duruş sergilemek ciddi sonuçlar doğurabilir. BMW ve Deutsche Telekom’un Breitbart’daki reklamlarını açıkça bloke ettiği bir dönemde, KeinGeldFürRechts ‘Sağa para yok’ olarak tercüme edilen hashtag Twitter’da trend olmuştu. Büyük Alman reklamcılık şirketi Scholz and Friends’te bir strateji direktörü olan Yazar Gerald Hensel’e göre hashtag’ın amacı, bu tür sitelerin boykot edilmesi değil, reklamverenler arasında yanlışlıkla onları finanse ettikleri konusunda farkındalık yaratmaktı. Hensel, “Otomatik banner reklamcılığının temelini oluşturan mekanizmaların, markaların artık banner’larının yerlerini kontrol edememesi gibi temel bir sorun var” dedi. İlk hashtag viral hale geldikten bir hafta sonra, Hensel hem kendisini hem de işvereni hedef alan bir ölüm tehditleri dalgası ile karşılaştı. O günden beri tepki arttığı için ajanstaki görevinden istifa eden Hensel, “Bunun bir boykot anlamına gelmediğini anlamak önemli. Bu, tamamen pazarlama ve medya bölümleri arasında farkındalık yaratmanın bir yolu olarak tasarlanmıştı. Hiç kimse programatik reklamlar başkalarını markanızdan sorumlu kılar mı sorusunu sormadı” diye konuştu. Pek çok insan ise, markaların bir tavır alması ve yanlış bilgilendirmenin gerçek temelli yaratıcılıkla yayılmasını engellemenin yollarını bulması gerektiğine inanıyor. Novack, “Markalar ayakta durmalı” diyor: “Orada çok sayıda insan, onlarla birlikte yankılanan şeyleri ve temas kurdukları markaları arıyor ve reklamverenler olarak, insanları kandırmamak gibi bir sorumluluğumuz var.” Le Monde’nun gerçek kontrol birimi Les Décodeurs’un yöneticisi Saumel Laurent, “Henüz sahte haberler ölçeğinde ABD’yle eşleşmiyoruz, ancak aynı yoldayız” dedi. “Sağ kanat bir dergide kısa bir süre önce, medyanın yalan olduğunu söyleyen bir kapak yayınladı. Bu, medyanın hepsinin liberallerden oluştuğu ve hepsinin yalan söylediği fikrini yayan bir makaleydi. Tüm medyanın yalan söylediği fikrini sürdürmeye devam ederseniz, sahte haberler için yolu açarsınız, gerçekleri ikincilleştirirsiniz.”
Araştırma: Fotoğraflar sahte haberlerin kolayca yayılmasını nasıl sağlıyor?
https://teyit.org/teyitpedia/fotograflar-yalan-haberlerin-kolayca-yayilmasini-nasil-sagliyor
Bu içerik ilk kez " How Photos Fuel the Spread of Fake News " başlığıyla Wired tarafından 21 Aralık 2016 tarihinde yayınlanmış ve Yusuf Tatlı tarafından Teyit için çevrilmiştir. Geçen kış Hillary Clinton, South Carolina’da bir malikanenin merdivenlerinden tırmanırken tökezledi. Yardımcıları Clinton’a dengesini sağlaması için yardımcı olurken, Clinton’ın bu zayıf anı Getty fotoğrafçısı Mark Makela tarafından fotoğraflandı. Breitbart bu fotoğrafı Clinton’ın kötüye giden sağlığının göstergesi olarak sunana kadar da Makela bu fotoğrafı pek umursamadı. Breibart’ın fotoğrafı bu şekilde sunması üzerine Makela “Gerçekten garip ve moral bozucu bir şey. Fotoğraf montajlarına alışığız ama fotoğrafın suistimal edilmesi bu durumda daha kötü” dedi. Görüntülerin suistimal edilmesi ve yanlış tasvir edilmesi yalan haberlerin artmasında etkili oldu. Austin’de sıralanmış otobüslerin fotoğrafı Demokratlar’ın Trump mitinglerine protestocu getirdiklerine dair kanıt olarak sunuldu. Komplo teorisyenleri Başkan Obama’nın masa tenisi oynarken çekilen bir videonun ekran görüntüsünü Obama’nın bir pedofili çetesine katılımını ortaya çıkardığını iddia ettiler. Bazıları da Clinton’ın kampanya menajeri John Podesta’nın e-postalarını satanist ritüellerde yer aldığına dair kanıt olarak sundu. Bu tarz hikayeler düzmece anlatıları satmak için görsellere güvenir. Yalan haber yayınlayan kişiler, insanların fotoğrafları gerçek olarak kabul etme eğilimde olduklarını bildikleri için düzenli olarak fotoğrafları bağlamından çıkararak, montajlayarak ya da üzerine yazı yazarak okuyucularını yanıltmaya çalışır. Sosyal medya şirketi Sysomos’dan David Berkowitz bunu “Makalenin ‘gerçekçi’ doğasını desteklemek için görüntülerin yeterince doğru gözükmesi gerekir. Eğer çok zorlama olursa, radikal çevreler dışında yayılmayacaktır ve birisi yalan haber yaymaya başladığı zaman amacı ana akıma ulaşmaktır,” şeklinde ifade ediyor. Sahte görsellerin yükselişi, internetteki görsellerin bolluğundan ve montajlanmalarının kolay olmasından kaynaklanıyor. 1950’de, Senatör Millard Tydings’in Amerikan Komünist Partisi’nden Earl Browder ile birlikte olduğu bir kolajı yapmak için yalan haber tüccarlarının makasa, yapışkana ve sabra ihtiyaçları vardı. Bugünlerde John Kerry’nin Jane Fonda ile Vietnam Savaşı karşıtı bir protestoda olduğunu göstermek için Photoshop’tan biraz anlamak yeterli. Orlando Pulse gece kulubünde 48 kişiyi katleden Omar Mateen’in babası Seddique Mateen’in geçen sene Hillary Clinton’ı Dışişleri Bakanlığı’ndaki makamını ziyaret ederken gösteren bir caps yapmak için ise en temel becerilere bile gerek yok. Clinton’ın bu makamdan üç yıl önce ayrıldığından bahsedilmiyor bile. Fotoğraflar, yalanın duygusal eğilimini güçlendirerek sahte haberleri viral hale getirmekte önemli bir rol oynuyor. Bu yalanlar duygusal tepkiyi çekmek için ortaya atılır ve bu da onların çok daha tık çekmesini sağlar. Sosyal içerik sağlayıcısı Storyful’un direktörü Many Jenkins’e göre “Bu duygu, öfke veya sevinç olabilir. Bu duygular okuyucuların içinde ‘Bu haberi benim beğendiğim şeyleri seven tanıdığım herkesle paylaşmam lazım’ dedirtecek bir şeyi tetikliyor.” Dışarı çıkıp Amerika’yı mahvederken, Trump’ın Amerika’yı mahvedeceğini öne sürüyorlar Bu tarz görüntüler ön yargıları güçlendirebilir. Örneğin bir grup genci kargaşa çıkarırken gösteren bir caps. Fotoğraf 2012 yılında Yunanistan’daki bir protestoda çekilmiş olsa da görsel üzerindeki yazı “Dışarı çıkıp Amerika’yı mahvederken Trump’ın Amerika’yı mahvedeceğini öne sürüyorlar” diyor. Doğrulama sitesi Snopes’un kurucularından David Mikkelson şöyle diyor: “Bir web sitesi gıda pulları ilgili bir dolandırıcılıkla ilgili bir haber yayınlayabilir ve makaleye iki siyahinin ve Başkan Obama’nın fotoğrafları eşlik edebilir. Görüntülerin bu şekilde kullanımı gıda pullarının tembel siyahilerin işine gelen liberal Demokratik bir program olduğu mesajını iletiyor. Fotoğrafla haberin içinde söyleyemeyecekleri şeyleri söylüyorlar aslında.” Bu üç kağıtlar işe yarıyor çünkü birçok insan fotoğrafların gerçekliği temsil ettiğine inanıyor. Susan Sontag kitabı On Photography’’de “ Fotoğraf kanıt sunar. Duyduğumuz ama şüphelendiğimiz bir şeyin fotoğrafını gördüğümüz zaman bilgi kanıtlanmış gibi olur” diyor. Görüntüler bağlamdan koparılmış ya da alakasızsa ne olmuş? “Söylediğiniz şeyi doğrudan göstermenize gerek yok. Fotoğrafların varlığı iddiaya geçerlilik kazandırmaya yeter” diyor Kiku Adatto, Picture Perfect: Life in the Age of the Photo Op’ un yazarı. Makela’nın Clinton fotoğrafı, fotoğraf kullanarak yalan satmanın ne kadar sinsice ve kolay hale geldiğini gösteriyor. Clinton örneğinde yapılması gereken tek şey Makela’nın fotoğraf üzerindeki yazısını silip bir anlatı uydurmaktı. Bu tür bariz suistimalleri, görüntülerin dijital olarak paylaşıldığı yeniden bloglandığı ve sabitlendiği bu çağda tespit etmek zor olabilir. The Cruel Radiance: Photography and Political Violence ’ın yazarı Susie Linfield “Fotoğraflar orijinal kaynaklarından o kadar çok ayrıldılar ki fotoğrafların hakikati bulanıklaşmaya başladı. Hatanın fotoğrafçılıkta değil, teknolojide ve insanların teknolojiyi kullanma şekillerinde olduğunu düşünüyorum” diyor. Bu ayrışma, insanların ne gördüğünü ve neye inandığını bilen ve sahteyi hakikat olarak satanların işine yarıyor.
End of preview. Expand in Data Studio

No dataset card yet

Downloads last month
8